Ahmet Tahiroğlu yazdı: Çağın En Büyük Virüsü: Aldatmak ve Ahlaksızlık

Bugün bir salgından bahsedeceğim. Ne Covid, ne bir grip, ne ekonomik kriz… Çağın en büyük salgını “aldatmak” oldu. Bu öyle bir virüs ki sadece eşini aldatmakla sınırlı değil. İnsan kendini aldatıyor, Rabbini aldatmaya çalışıyor, toplumunu aldatıyor. Ve bu aldanışlar zinciri bizi felaketin kıyısına sürüklüyor.

Aile, bir toplumun temelidir. O temele ihanet edildiğinde sadece bireyler değil, millet çöker. Günümüz insanı artık evlenmekten kaçıyor; evlenenler de “birbirini tanımak” bahanesiyle evliliklerinin kıymetini yitirmiş durumda. Nikâh artık bir sözleşme değil, geçici bir deneyim olarak görülüyor. Ve daha acısı, bazı çiftler düğün gecesi boşanıyor! Bir gün bile sürmeyen birliktelikler var… Neden?

Çünkü aldatılıyoruz.

Ama bu sadece zina anlamında değil. Makyajla kandırılıyoruz, photoshopla, sahte karakterlerle, yalan hayatlarla, sosyal medya illüzyonlarıyla kandırılıyoruz. Sabaha karşı aynaya bakan biri “Ben neye ‘evet’ dedim?” diye sormaya başlıyor. Çünkü evlilik artık hakikat üzerine değil, gösteri üzerine kuruluyor. Çünkü biz ahlakı hayatımızın dışına ittikçe, Rabbimiz de bereketi hayatımızdan çekip alıyor.

Evli kalmak, zor ama değerli bir imtihan. Ne yazık ki bu imtihana sabır değil, hemen “çözüm” (!) aranıyor: boşanmak. Bu kadar kolay mı aile dağıtmak? Evet, çünkü ortada ahlak yok, maneviyat yok, sabır yok, edep yok.

Aileyi ayakta tutan sütunlar çürümüş durumda. Kadın kadınlığını, erkek erkekliğini unuturken; çocuklar kimliksiz, şahsiyetsiz büyüyor. Bazıları ne anne ne baba görmek istiyor, bazıları ise cinsiyetinden bile utanır hale gelmiş! Bu bir çağın intiharıdır!

Ve evet, en büyük yıkım “maneviyatsızlık”tır.

Toplumlar önce ruhen ölür, sonra bedenleri çürür. Biz şu anda o ruhsuzluk çağındayız. Ahlak çökmüşse, fabrika kurmakla, ekonomi büyütmekle medeniyet inşa edilmez. Betonla şehir kurarsınız ama taşlaşmış kalplerle insanlık kuramazsınız!

Bunun tek bir çözümü var: Radikal bir manevî diriliş!

Bizim “Ahlak Devrimi”ne ihtiyacımız var. Bize ne laikliğin süslü sloganları, ne Batı’nın cinsiyetsiz yaşam tarzları fayda eder. Bizim yeniden Kur’an’la şahsiyet kazanmış, Peygamber’in izinde terbiye bulmuş bir nesil inşa etmemiz gerekiyor.

Bugün muhalefet eksikliği, ekonomik darboğaz, göç sorunu değil en büyük sorunumuz. En büyük krizimiz: Ahlaki çöküştür! Bu çöküşü durdurmazsak, ne gelecek neslimiz kalır, ne vatanımız ne de dinimiz ayakta kalır.

Şimdi ya ahlakla dirileceğiz, ya da ahlaksızlıkla yok olacağız.

Seçim bizim…