Saadet Partisi YİK'ten İslam dünyasına çağrı
Saadet Partisi YİK'ten İslam dünyasına çağrı
Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu, İslam dünyasının içinde bulunduğu krizleri değerlendirdiği kapsamlı bir yazılı açıklama yayınladı. Açıklamada, Müslümanların dünyanın dört bir yanında zulüm, şiddet ve işgale maruz kaldığına dikkat çekilirken, bu duruma karşı sessiz kalınmasının tarihi bir vebal olduğunun altı çizildi
Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu’nun açıklaması şöyle:
“Biz Milli Görüşçüler ve Saadet Partililer olarak diyoruz ki;
İslam ülkeleri olarak içinde bulunduğumuz kriz artık hayati boyutlara ulaşmış durumdadır. Dünyanın neresine bakarsanız bakınız, Müslümanların her yerde şiddet, zulüm ve baskıya maruz kaldıklarını görüyoruz. Osmanlının yıkılıp parçalanması ile başlayan çöküntü ve parçalanma sonucunda, Türkiye İstiklal Savaşı mücadelesi vermiş, Körfez Savaşları ile Irak işgal edilmiş, ayrıca Bosna, Çeçenistan ve Karabağ’da tarihin görmediği katliamlar yapılmıştır. 1948’de İsrail’in Kurulması ile Arz-ı Mevud ideali doğrultusunda, 77 yıldan beri devam eden soykırım ile Filistin’de özellikle Gazze’de Dünyanın gözü önünde, on binlerce kadın çocuk ve yaşlıyı katletmiş, bir o kadarını mülteci durumuna getirmiştir.
‘Yumuşak lokma’ haline getiriliyor
Büyük Ortadoğu Projesi’nin uygulamaları olarak Küresel Emperyalizmin, Libya, Lübnan, Yemen, Sudan ve Suriye’de giriştiği katliamlar ile bu ülkeler “yumuşak lokma” haline getirilmiştir. Son 3 asırdan bu yana varoluşsal bir kriz yaşayan İslam dünyası için artık yolun sonuna gelinmiş durumdadır. Kuvveti hak sebebi sayan düzenin böyle devam etmesine rıza göstermek artık mümkün değildir. İslam coğrafyası Siyonizm’in kontrolündeki sömürgeci güçler tarafından adeta bir laboratuvara dönüştürülmüş, özellikle etnik ve mezhepsel farklılıklar üzerine çok çeşitli tuzaklar kurulmuştur. İslam ülkeleri ve baskıya, sömürüye, zulme karşı olan diğer ülkeler olarak, tüm dikkatimizi bu bölgelere yönlendirmeli, kriz masaları oluşturmalı ve anlaşmazlıkları acilen sona erdirmek için hakkı üstün tutan çalışmalar yapmalıyız.
Mezhep taassubundan kurtulmalıyız
Yüce Rabbimiz Enfal Süresi 46. ayetinde; “Allah'a ve Peygamberine itaat edin; birbirinizle sakın çekişmeyin, yoksa korkar başarısızlığa düşersiniz ve kuvvetiniz elden gider. Bir de sabredin, doğrusu Allah sabredenlerle beraberdir” buyurmuştur. Bu Ayet-i Kerime’de belirtildiği gibi konuşarak ve müzakere ederek çözmeyi başaramadığımız her türlü ihtilafların son tahlilde dış müdahalelere açık hale geldiği, bu boşluğu kullanarak çok rahat aramıza sızmaların olduğu süreçleri acı bir şekilde yaşamaktayız. İslam düşmanlarının emperyalist amaçlarına hizmet ettikten sonra mezhebinizin, etnik kimliğinizin bir öneminin olmadığı gerçeğini Müslümanlar olarak idrak etmek zorundayız. Bu noktada Millî Görüş Hareketinin merhum lideri, 54. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Başbakanı Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN Hoca’mız; “Hakk’ın hâkimiyeti için çalışmamakla, Bâtılın hâkimiyeti için çalışmak arasında fark yoktur” demişti. Bu bakımdan “İslam Birliğini” zayıflatacak her türlü ihtilaf, İslam ümmetinin parçalanmasına ve emperyalistlerin aramıza çeşitli fitne ve çatışmalar sokmasına sebep olacaktır. Emperyalizmin planlarını boşa düşürmeden, Siyonizm’in tuzaklarını bozmadan bu cendereden çıkış imkânımız olmayacaktır. Bugün İslam dünyasının hedefte olduğu her bir gelişme, bizlere maddi-manevi kalkınmanın birlikte gerçekleştirilmesinin şart olduğunu ve özgürlük-güvenlik dengesinin At Başı yürütülmesi gerektiğini telkin etmektedir.
Farklılıklarımız düşmanlık sebebi sayılmamalı
Müslümanlar olarak farklılıklarımızı düşmanlık sebebi saymak gibi ölümcül hatalardan vazgeçilmelidir. Savunma refleksini birlikte harekete geçirebilen gerçek bir Ümmet olma bilinci ulaşılması gereken temel hedefimiz olmalıdır. Elbette her İslam ülkesi değerlidir ve önemlidir. Her birisinin katkısı sorunların çözümünde hayati önemdedir. İslam dünyasının hem ekonomik hem de siyasi olarak büyük bir dağınıklık ve zayıflık gösterdiği son dönemlerde “Müslümanlar Kardeştir” düsturu ile aslında hepimizin, tek bir vücut ve tek bir ümmet bilinci ile hareket etmemiz gerekmektedir. Rabbimizin Saf Suresi 4. Ayetinde buyurduğu gibi “Bilin ki Allah, kendi yolunda sağlam örülmüş bir duvar gibi kenetlenmiş saflar halinde çarpışanları sever.” şuuruna ulaşmak hem bu dünyamız hem de ahiretimiz için kurtuluş vesilesidir. Bu Dünyada emperyalizmin her türlü tecavüzüne karşı birlikte saf tutmak siyasi ve ekonomik birlik sağlamak her Müslüman ülke için yegâne çıkış yoludur. Son olarak Yüce Mevla’mızın bütün Müslümanlara “Hep birlikte Allah'ın ipine (İslâm'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size Ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız” (Âl-i İmrân Suresi 103). Ayeti de bunu hatırlatmaktır.
Barış gücü zorunlu hale geldi
Dün Batılı Siyonist emperyalistlerin Ümmetin vücudunun parçaları olan Irak’a, Libya’ya, Sudan’a ve Suriye’ye yaptıkları görüldüğü halde, bugün İran’a aynısı yapılırken hiçbir şey olmamış gibi yardım etmeyip olanları sadece kınayarak seyretmek, Rahmetli ERBAKAN Hocamızın “İran’dan sonra hedef Türkiye”dir’ uyarısında olduğu gibi yarın sıranın diğer Müslüman ülkelere ve Türkiye’ye de geleceğini açıkça göstermektedir.
Bölgemizde dört ülke var ki bu ülkelerin “asgari müşterek siyaseti” uygulamaları neticesinde bölgemizde akan kan durdurulabilir. Bunlar Türkiye, Mısır, Pakistan ve İran’dır. Bu ülkeler “Karşılıklı Bağımlılık” prensibi ve D-8’in kuruluş ilkeleri çerçevesinde hareket ettikleri takdirde küresel güçlerin müdahalelerinin önüne geçebilir, aynı zamanda kendi ulusal çıkarlarını da koruyabilirler. Bu Hak ile Batılın mücadelesinde bütün İslam ülkeleri Hakk’ın tarafında birlikte aynı safta durmaya mecburdur. Mısır İslam Dünyasının Afrika’ya açılan kapısı, Pakistan ise İslam dünyasının Güney Asya’ya açılan kapısıdır. İran İslam dünyasının doğu Asya’ya açılan kapısı, Türkiye ise İslam dünyasının Avrupa’ya açılan kapısıdır. Terörist İsrail, bu dört ülkenin ortasında göğsümüzde vücudun her yerini hasta eden bir çıbanbaşı haline gelmiştir. “İsrail Ancak Güçten Anlar” bu nedenle, İsrail ve ABD ile mücadele sadece İran’a bırakılacak bir durum olmayıp, bu dört ülkenin öncülüğünde bir “Barış Gücü” oluşturup duruma müdahil olunması artık zorunlu hale gelmiştir.
İnsanlık Siyonizm’in elinde oyuncak olmaktan kurtarılmalı
Biz Milli Görüşçüler olarak, 56 yıllık tarihimizde her daima iyinin, doğrunun, güzelin ve faydalının hâkim olması için mücadele verdik ve vermeye devam ediyoruz. “Yeni Bir Dünya” idealimizin merkezine “savaşları değil, barışı”, “çatışmaları değil, diyalogu” koymuş bir hareketin mensuplarıyız. Gücü elinde bulunduranların Dünyayı getirdikleri nokta ortadadır. İnsanlık bugün Siyonizm ve ırkçı emperyalizmin elinde oyuncak olmaktan kurtarılmalıdır. Dini, dili, ırkı, meşrebi, mezhebi, rengi ne olursa olsun bütün mazlumların yükü bizlerin omuzlarındadır. Ya başaracağız ya da başaracağız, başka seçeneğimiz yoktur.
Kudret ve Kuvvet Sahibi Cenab-ı Allah’tır.
Gayret bizden, Tevfik Allah’tandır.”