Sosyal-Psikolog Hasan Altunbaş yazdı: İyi olmak zorunda değiliz
Toplumun bize dayattığı görünmez bir görev var: “İyi olmalısın.” Ne olursa olsun, güler yüzlü, anlayışlı, sabırlı ve hatta affedici olmalısın. Bu “iyilik” hali çoğu zaman bir meziyet değil, bir zorunluluk olarak sunuluyor. Özellikle kadınlara, çocuklara, öğretmenlere, psikologlara, ebeveynlere ve “iyi insan” olmaktan başka şansı kalmamış bireylere…
Ancak hayat bu kadar siyah beyaz değil. Hepimiz zaman zaman yoruluyoruz, öfkeleniyoruz, kırılıyoruz, bencil davranıyoruz. Ve bu duyguların hiçbirisi bizi “kötü” yapmıyor. İnsan olmak demek, yalnızca iyi ve olumlu duygularla değil; çelişkilerle, hayal kırıklıklarıyla ve çatışmalarla da var olmak demek.
Bazen “hayır” demek iyiliktir. Bazen bir ilişkiyi sonlandırmak, bir arkadaşlığı bitirmek ya da ailesinden uzaklaşmak bir tür iyiliktir — kendine yapılan. Ve bu, toplumun “iyi insan” kalıbına uymadığı için kötü olmak anlamına gelmez. İyi olmak zorunda değiliz; çünkü sınırlarımız, ihtiyaçlarımız ve duygularımız var. Çünkü hepimizin kendine ait bir gerçeği var. Bu gerçeği bastırarak değil, ona kulak vererek yaşamak gerekiyor.
İyilik, doğallıktan uzaklaştığında bir rol olur. Maskelerle yaşamak da insanı yavaş yavaş tüketir. Bu yüzden bazen “iyi olmamayı” göze almak gerekir. Başkaları ne düşünür korkusundan kurtulmak, gerçekten kim olduğumuzu görmek için ilk adımdır.
Unutmayın: İyi bir hayat, sürekli “iyi biri” olmaya çalışarak değil, kendinle barış içinde yaşayarak kurulur.