Kediler hakkında az bilinen gerçekler! Ebu Hureyre kedileri nasıl beslerdi? Kedilerle insanlar arasında ilişki ne?

Yaşam 20.09.2025 - 09:43, Güncelleme: 20.09.2025 - 09:43
 

Kediler hakkında az bilinen gerçekler! Ebu Hureyre kedileri nasıl beslerdi? Kedilerle insanlar arasında ilişki ne?

Bazılarımızın evlerinde kedi var, belki çoğumuzun evinde yok! Bazılarımız sokakta besleyerek bu ağzı olan ama konuşamayan bu 'can'lara yardımcı oluyor. Bazılarımız bahçelerinde kedi köpek besliyor olabilir. Hele hele köy yerlerinde bu daha da mümkün. Ama hiç merak ettik mi kediler ve köpekler sahiplerini sevdiklerinde ya da sevildiklerinde nasıl bir etki meydana geliyor?
Kaynaklarda doğum tarihi hakkında net bilgi bulunmayan Ebu Hureyre’nin (ra) cahiliye döneminde “Abdüşems” (güneşin kulu), Abdüamr, Sükeyn, Amr b. Abdüganm gibi farklı isimlerle anıldığı nakledilmektedir. İslam’a girdikten sonra Peygamberimiz (sas), onun adını Abdurrahman (Rahman’ın kulu) veya Abdullah (Allah’ın kulu) olarak değiştirmiştir. Abdurrahman’a (ra)  kedi yavrularını kıyafetinin iç kısmına koyup onlarla oynadığı için “kedicik babası” anlamına gelen “Ebû Hüreyre” lakabı verilmiştir. (Tirmizî, “Menâkıb”, 46).  (hir [kedi], ism-i tasgiri hüreyre) Resûlullah (sas) O’na “Ebû Hir” diye de hitap ederdi. *** Bazılarımızın evlerinde kedi var, belki çoğumuzun evinde yok! Bazılarımız sokakta besleyerek bu ağzı olan ama konuşamayan bu 'can'lara yardımcı oluyor. Bazılarımız bahçelerinde kedi köpek besliyor olabilir. Hele hele köy yerlerinde bu daha da mümkün. Ama hiç merak ettik mi kediler ve köpekler sahiplerini sevdiklerinde ya da sevildiklerinde nasıl bir etki meydana geliyor? Bu konu hakkında yapılan araştırmalardan yola çıkarak bir derleme yaptık; "Kediler sevgilerini daha ince yollarla belli eder. Yine de sahipleri köpek sahipleriyle benzer şekilde sıcak bir dostluk ve stresin azalması hissinden bahsederler – ve giderek artan sayıda çalışma bu deneyimleri doğruluyor. Örneğin Japonya’da 2021’de yapılan bir araştırmada, kedilerle kısa süreli okşama seanslarının sahiplerde oksitosin seviyelerini yükselttiği raporlandı. Bu çalışmada kadınlar kedileriyle birkaç dakika etkileşim kurarken hormon seviyeleri ölçüldü. Sonuçlar, kediyi okşamak ya da yumuşak bir ses tonuyla konuşmak gibi dostane temasların, kedisiz geçirilen sessiz dinlenme dönemine kıyasla insanlarda tükürükte oksitosin artışıyla ilişkili olduğunu gösterdi. Birçok insan mırlayan bir kediyi okşamanın yatıştırıcı olduğunu söyler ve araştırmalar bunun sadece yumuşak kürkten kaynaklanmadığını gösteriyor. Okşama hareketi ve hatta mırlama sesi bile beynimizde oksitosin salgılanmasını tetikleyebilir. 2002’de yapılan bir çalışma, nazik kedi temasının yarattığı oksitosin artışının kortizolü düşürerek kan basıncını ve hatta ağrıyı azaltabildiğini ortaya koydu. KEDİLERLE İNSANLAR ARASINDA OKSİTOSİN* NE ZAMAN SALGILANIYOR? Araştırmalar, bu hormonun çapraz türler arası dostlukta hangi anlarda salgılandığını netleştirmeye başladı. Nazik fiziksel temas, kediler için başlıca tetikleyici görünüyor. 2025 Şubat’ında yapılan bir çalışma, sahipler kedileriyle rahat bir şekilde okşama, kucaklama veya kollarında tutma gibi etkileşimlere girdiğinde sahiplerin oksitosin seviyelerinin yükseldiğini, aynı zamanda kedilerin de – eğer etkileşim zorla yapılmamışsa – benzer bir artış gösterdiğini buldu. Araştırmacılar kedilerde oksitosin seviyelerini, evde sahipleriyle 15 dakikalık oyun ve kucaklaşma sırasında takip etti. Özellikle ‘güvenli bağlanma gösteren’ kedilerin (kucağa çıkma, hafif kafa sürtme gibi davranışları başlatanlar) oksitosininde artış görüldü. İnsanlarına daha yakın zaman geçiren kedilerde bu artış daha da belirgindi. PEKİ YA DAHA MESAFELİ KEDİLER? Aynı çalışma, daha kaygılı ya da çekingen bağlanma stiline sahip kedilerde farklı bir tablo gözlemledi. ‘Kaçınan kediler’ (mesafeyi koruyanlar) anlamlı bir oksitosin değişikliği göstermedi. ‘Kaygılı kediler’ (sahiplerini sürekli arayan ama dokunmaya kolayca bunalanlar) ise başlangıçta zaten yüksek oksitosin düzeyine sahipti. Kaçınan ve kaygılı kedilerin oksitosin seviyeleri, zorla yapılan kucaklamadan sonra düştü. Yani etkileşimler kedinin rahatına göre yapıldığında oksitosin akışı sağlanıyor; kedi kendini köşeye sıkışmış hissettiğinde ise bu bağlayıcı hormon devreye girmiyor. Belki de insanlar, bağlanma stillerini yönetme konusunda kedilerden bir şeyler öğrenebilir. Kediyle bağ kurmanın anahtarı onların iletişim biçimini anlamaktır. Köpeklerden farklı olarak kediler uzun süreli göz temasına güvenmez. Onun yerine daha ince sinyaller kullanırlar. En bilinen örnek, ‘yavaş göz kırpma’dır. Bu, güven ve güvenlik sinyali veren kedi gülümsemesidir. Mırlama da insanlarla bağ kurmada rol oynar. Kedinin düşük frekanslı mırlama sesi yalnızca kedinin kendi iyileşme süreçleriyle değil, aynı zamanda insanlar üzerindeki sakinleştirici etkilerle de ilişkilendirilmiştir. Mırlama dinlemek kalp atış hızını ve kan basıncını düşürebilir; bu faydalarda oksitosin aracılık eder. Bir kedinin arkadaşlığı, günlük küçük oksitosin yükselişleriyle pekişerek kaygı ve depresyona karşı bir tampon işlevi görebilir – bazı durumlarda insan sosyal desteği kadar güçlü bir teselli kaynağı olabilir. KEDİLER KÖPEKLERDEN DAHA MI AZ SEVGİ DOLU? Genel olarak, araştırmalar köpek–insan etkileşimlerinde oksitosin tepkilerinin daha güçlü olduğunu gösteriyor. 2016’da yapılan çok konuşulan bir deneyde, bilim insanları oyun öncesi ve sonrası evcil hayvanlar ile sahiplerinin oksitosin seviyelerini ölçtü. Köpekler oyun sonrası ortalama %57’lik bir oksitosin artışı gösterirken, kedilerde bu oran yaklaşık %12 idi. İnsanlarda oksitosin, anlamlı sosyal etkileşimler sırasında yükselir. Bir sevilen kişiyle temas, bir yabancıyla temastan daha güçlü oksitosin tepkisi yaratır. Dolayısıyla neşeli bir köpek karşılaması, çocuğunuzu veya eşinizi görmenin yarattığı duygu patlamasına benzer. Köpekler sürü hayvanı olduklarından ve sürekli insanla yaşamaya evcilleştirildiklerinden göz teması, okşama ve onay arayışına neredeyse “programlıdırlar”. Bu davranışlar hem köpekte hem insanda oksitosin salgısını uyarır. Kediler ise daha çok ‘yalnız avcılar’dan evrimleşmiştir ve hayatta kalmak için açık sosyal jestlere ihtiyaç duymamışlardır. Bu yüzden oksitosin kaynaklı davranışları köpekler kadar sık veya tutarlı sergilemezler. Kediler oksitosini daha çok kendilerini güvende hissettiklerinde paylaşırlar. Bir kedinin güveni otomatik değildir; kazanılması gerekir. Ancak bir kez kazanıldığında, insan ebeveynlerini, partnerlerini ve dostlarını birbirine bağlayan aynı kimyasalla pekiştirilir. Yani, kediniz kanepeden size yavaşça göz kırptığında ya da kucağınıza çıkıp mırıldanarak sarıldığında, görünmez bir şeyin de gerçekleştiğini bilin: Hem sizin hem onun beyninde oksitosin yükseliyor, güven derinleşiyor ve günlük hayatın stresi yatışıyor. Kediler, kendi yollarıyla, aşkın en eski biyolojisine dokunmayı başarmış durumda.         Kaynak:Milli Gazete
Bazılarımızın evlerinde kedi var, belki çoğumuzun evinde yok! Bazılarımız sokakta besleyerek bu ağzı olan ama konuşamayan bu 'can'lara yardımcı oluyor. Bazılarımız bahçelerinde kedi köpek besliyor olabilir. Hele hele köy yerlerinde bu daha da mümkün. Ama hiç merak ettik mi kediler ve köpekler sahiplerini sevdiklerinde ya da sevildiklerinde nasıl bir etki meydana geliyor?

Kaynaklarda doğum tarihi hakkında net bilgi bulunmayan Ebu Hureyre’nin (ra) cahiliye döneminde “Abdüşems” (güneşin kulu), Abdüamr, Sükeyn, Amr b. Abdüganm gibi farklı isimlerle anıldığı nakledilmektedir.

İslam’a girdikten sonra Peygamberimiz (sas), onun adını Abdurrahman (Rahman’ın kulu) veya Abdullah (Allah’ın kulu) olarak değiştirmiştir.

Abdurrahman’a (ra)  kedi yavrularını kıyafetinin iç kısmına koyup onlarla oynadığı için “kedicik babası” anlamına gelen “Ebû Hüreyre” lakabı verilmiştir. (Tirmizî, “Menâkıb”, 46).  (hir [kedi], ism-i tasgiri hüreyre)

Resûlullah (sas) O’na “Ebû Hir” diye de hitap ederdi.

***

Bazılarımızın evlerinde kedi var, belki çoğumuzun evinde yok!

Bazılarımız sokakta besleyerek bu ağzı olan ama konuşamayan bu 'can'lara yardımcı oluyor.

Bazılarımız bahçelerinde kedi köpek besliyor olabilir. Hele hele köy yerlerinde bu daha da mümkün.

Ama hiç merak ettik mi kediler ve köpekler sahiplerini sevdiklerinde ya da sevildiklerinde nasıl bir etki meydana geliyor?

Bu konu hakkında yapılan araştırmalardan yola çıkarak bir derleme yaptık;

"Kediler sevgilerini daha ince yollarla belli eder. Yine de sahipleri köpek sahipleriyle benzer şekilde sıcak bir dostluk ve stresin azalması hissinden bahsederler – ve giderek artan sayıda çalışma bu deneyimleri doğruluyor. Örneğin Japonya’da 2021’de yapılan bir araştırmada, kedilerle kısa süreli okşama seanslarının sahiplerde oksitosin seviyelerini yükselttiği raporlandı.

Bu çalışmada kadınlar kedileriyle birkaç dakika etkileşim kurarken hormon seviyeleri ölçüldü. Sonuçlar, kediyi okşamak ya da yumuşak bir ses tonuyla konuşmak gibi dostane temasların, kedisiz geçirilen sessiz dinlenme dönemine kıyasla insanlarda tükürükte oksitosin artışıyla ilişkili olduğunu gösterdi.

Birçok insan mırlayan bir kediyi okşamanın yatıştırıcı olduğunu söyler ve araştırmalar bunun sadece yumuşak kürkten kaynaklanmadığını gösteriyor. Okşama hareketi ve hatta mırlama sesi bile beynimizde oksitosin salgılanmasını tetikleyebilir. 2002’de yapılan bir çalışma, nazik kedi temasının yarattığı oksitosin artışının kortizolü düşürerek kan basıncını ve hatta ağrıyı azaltabildiğini ortaya koydu.

KEDİLERLE İNSANLAR ARASINDA OKSİTOSİN* NE ZAMAN SALGILANIYOR?

Araştırmalar, bu hormonun çapraz türler arası dostlukta hangi anlarda salgılandığını netleştirmeye başladı. Nazik fiziksel temas, kediler için başlıca tetikleyici görünüyor. 2025 Şubat’ında yapılan bir çalışma, sahipler kedileriyle rahat bir şekilde okşama, kucaklama veya kollarında tutma gibi etkileşimlere girdiğinde sahiplerin oksitosin seviyelerinin yükseldiğini, aynı zamanda kedilerin de – eğer etkileşim zorla yapılmamışsa – benzer bir artış gösterdiğini buldu.

Araştırmacılar kedilerde oksitosin seviyelerini, evde sahipleriyle 15 dakikalık oyun ve kucaklaşma sırasında takip etti. Özellikle ‘güvenli bağlanma gösteren’ kedilerin (kucağa çıkma, hafif kafa sürtme gibi davranışları başlatanlar) oksitosininde artış görüldü. İnsanlarına daha yakın zaman geçiren kedilerde bu artış daha da belirgindi.

PEKİ YA DAHA MESAFELİ KEDİLER?

Aynı çalışma, daha kaygılı ya da çekingen bağlanma stiline sahip kedilerde farklı bir tablo gözlemledi. ‘Kaçınan kediler’ (mesafeyi koruyanlar) anlamlı bir oksitosin değişikliği göstermedi. ‘Kaygılı kediler’ (sahiplerini sürekli arayan ama dokunmaya kolayca bunalanlar) ise başlangıçta zaten yüksek oksitosin düzeyine sahipti.

Kaçınan ve kaygılı kedilerin oksitosin seviyeleri, zorla yapılan kucaklamadan sonra düştü. Yani etkileşimler kedinin rahatına göre yapıldığında oksitosin akışı sağlanıyor; kedi kendini köşeye sıkışmış hissettiğinde ise bu bağlayıcı hormon devreye girmiyor.

Belki de insanlar, bağlanma stillerini yönetme konusunda kedilerden bir şeyler öğrenebilir. Kediyle bağ kurmanın anahtarı onların iletişim biçimini anlamaktır. Köpeklerden farklı olarak kediler uzun süreli göz temasına güvenmez. Onun yerine daha ince sinyaller kullanırlar. En bilinen örnek, ‘yavaş göz kırpma’dır. Bu, güven ve güvenlik sinyali veren kedi gülümsemesidir.

Mırlama da insanlarla bağ kurmada rol oynar. Kedinin düşük frekanslı mırlama sesi yalnızca kedinin kendi iyileşme süreçleriyle değil, aynı zamanda insanlar üzerindeki sakinleştirici etkilerle de ilişkilendirilmiştir. Mırlama dinlemek kalp atış hızını ve kan basıncını düşürebilir; bu faydalarda oksitosin aracılık eder.

Bir kedinin arkadaşlığı, günlük küçük oksitosin yükselişleriyle pekişerek kaygı ve depresyona karşı bir tampon işlevi görebilir – bazı durumlarda insan sosyal desteği kadar güçlü bir teselli kaynağı olabilir.

KEDİLER KÖPEKLERDEN DAHA MI AZ SEVGİ DOLU?

Genel olarak, araştırmalar köpek–insan etkileşimlerinde oksitosin tepkilerinin daha güçlü olduğunu gösteriyor. 2016’da yapılan çok konuşulan bir deneyde, bilim insanları oyun öncesi ve sonrası evcil hayvanlar ile sahiplerinin oksitosin seviyelerini ölçtü. Köpekler oyun sonrası ortalama %57’lik bir oksitosin artışı gösterirken, kedilerde bu oran yaklaşık %12 idi.

İnsanlarda oksitosin, anlamlı sosyal etkileşimler sırasında yükselir. Bir sevilen kişiyle temas, bir yabancıyla temastan daha güçlü oksitosin tepkisi yaratır. Dolayısıyla neşeli bir köpek karşılaması, çocuğunuzu veya eşinizi görmenin yarattığı duygu patlamasına benzer.

Köpekler sürü hayvanı olduklarından ve sürekli insanla yaşamaya evcilleştirildiklerinden göz teması, okşama ve onay arayışına neredeyse “programlıdırlar”. Bu davranışlar hem köpekte hem insanda oksitosin salgısını uyarır. Kediler ise daha çok ‘yalnız avcılar’dan evrimleşmiştir ve hayatta kalmak için açık sosyal jestlere ihtiyaç duymamışlardır. Bu yüzden oksitosin kaynaklı davranışları köpekler kadar sık veya tutarlı sergilemezler. Kediler oksitosini daha çok kendilerini güvende hissettiklerinde paylaşırlar.

Bir kedinin güveni otomatik değildir; kazanılması gerekir. Ancak bir kez kazanıldığında, insan ebeveynlerini, partnerlerini ve dostlarını birbirine bağlayan aynı kimyasalla pekiştirilir.

Yani, kediniz kanepeden size yavaşça göz kırptığında ya da kucağınıza çıkıp mırıldanarak sarıldığında, görünmez bir şeyin de gerçekleştiğini bilin: Hem sizin hem onun beyninde oksitosin yükseliyor, güven derinleşiyor ve günlük hayatın stresi yatışıyor. Kediler, kendi yollarıyla, aşkın en eski biyolojisine dokunmayı başarmış durumda.

 

 

 

 

Kaynak:Milli Gazete

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve radikalgazete.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.