Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam

Mehmet Sönercan: Başarının Anahtarı : İlgi, Bilgi, Sevgi

Gündem 25.07.2025 - 12:06, Güncelleme: 25.07.2025 - 12:06
 

Mehmet Sönercan: Başarının Anahtarı : İlgi, Bilgi, Sevgi

Mehmet Sönercan: Başarının Anahtarı : İlgi, Bilgi, Sevgi
Modern hayatın hızlı akışında, ilişkilerimizin karmaşık düğümleriyle sıkça karşılaşıyoruz. Kalbimiz sevgiyle dolu olsa da, bu derin duyguyu karşımızdakine ulaştırmakta zorlandığımız anlar olabiliyor. Sanki her birimiz farklı bir frekansta yayın yapıyor, aynı melodiye bambaşka notalarla eşlik etmeye çalışıyoruz. Oysa sevgi, evrensel bir dil olsa da, bazen onu ifade etmenin ve anlamanın incelikleri gözümüzden kaçabiliyor. Bugün, bu kadim konunun hem günlük yaşamımızdaki yansımalarına hem de varoluşun en derin sırlarına uzanarak, sevginin çok boyutlu anlamını keşfe çıkacağız. Bireysel Diller: Duyguları İfade Etmenin Yolları İlişkilerimizde yaşanan pek çok anlaşmazlık, aslında birbirimizin sevgiye dair beklentilerini veya onu ifade etme biçimlerini yeterince anlamamaktan kaynaklanır. Kimi zaman küçük bir söz, koca bir sevgi selini temsil ederken; kimi zaman da sessiz bir dokunuş, binlerce kelimeden daha fazlasını anlatır. Bu farklılıkları anlamak, ilişkilerimize yepyeni bir boyut katar. Kimimiz için onaylayıcı sözler en değerli hediyedir. Bir iltifat, bir takdir ifadesi, içimizi ısıtır ve sevildiğimizi hissettirir. Diğerlerimiz içinse birlikte geçirilen nitelikli zaman vazgeçilmezdir. Bazı ruhlar, düşünülmüş küçük bir hediye ile kendilerini özel hissederler. Hediyenin maddi değerinden ziyade, arkasındaki niyet ve çaba önemlidir. Kimileri için ise sevgi, yardımsever eylemlerle tezahür eder. Yükünü hafifletmek, onun için bir şeyi halletmek, sessiz bir "seni seviyorum" deme biçimidir. Bu bireysel ifade biçimlerini öğrenmek, sevgiyi doğru frekansta iletmemizi sağlar. Karşımızdakinin kalbine giden yolu bulmak, aslında ona "seni anlıyorum" demektir. Varlığın Özü: İbn Arabi'nin Aşkı ve Evrensel Hakikat Peki ya sevgi, sadece öğrendiğimiz veya uyguladığımız bir davranış kalıbından çok daha ötesiyse? Ya o, varoluşun ta kendisinin ilahi bir tezahürü ise? İşte burada, büyük mutasavvıf  İbn Arabi'nin aşk anlayışı bize derin bir pencere açar. İbn Arabi'ye göre sevgi, sadece bir duygu veya davranış kalıbı değil, varoluşun özüdür. Yaratılışın ardındaki ilahi nefes, tüm evreni kuşatan o aşkın ta kendisidir. İbn Arabi için Yaratıcı, kendini sevgiyle tecelli ettirmiş ve bu tecellinin en yüce yansıması da insandır. Bu nedenle, eşimize, çocuğumuza, doğaya duyduğumuz her sevgi, aslında ilahi sevginin bir yansımasıdır. Beşeri aşk, ilahi aşka giden bir basamak, bir ayna görevi görür. "Aşk olmasaydı, ne varlık âlemi meydana gelirdi ne de insan," der İbn Arabi. Ona göre gerçek sevgi, benlikten arınma, ötekinde kendini bulma ve nihayetinde Bir'e ulaşma yolculuğudur. Az önce bahsettiğimiz somut sevgi eylemleri, İbn Arabi'nin bahsettiği o varoluşsal aşkın tezahürleri, birer vesiledir. Birine dokunmak, onun için bir şeyler yapmak veya iltifat etmek, ilahi aşkın o küçük pırıltılarının yeryüzündeki yansımaları gibidir.   Bu derin anlayışı daha da pekiştiren bir tasavvuf hikayesi vardır: Bir zamanlar, kendini ilahi hakikate adamış bilge bir kişi, uzun yıllar boyunca çölde yalnız başına Yaratıcı'sını arar. Her yerde, her yüzde O'nu görmeye çalışır. Bir gün, inzivasından çıkar ve bir köyün yakınında, yol kenarında duran, yıpranmış giysili, üşüyen bir çocuk görür. Çocuk titremekte ve ağlamaktadır. Bilge kişi, çocuğun yanına yaklaşır, onu kucağına alır, kendi hırkasını çıkarıp üzerine örterek ısıtır ve karnını doyurur. Çocuğun yüzündeki tebessümü ve gözlerindeki pırıltıyı gördüğünde, kalbi tarifsiz bir huzurla dolar. O an anlar ki, yıllardır aradığı o Yaratıcı'nın tezahürü, kuru bir tefekkürde değil, bir canlının gözyaşını silmekte, bir yüze tebessüm kondurmakta, yani insanlara hizmet etmekte gizlidir. İşte bu, İbn Arabi'nin vurguladığı gibi, ilahi sevginin beşeri tecellisidir; somut bir eylemle kalpte filizlenen o sonsuzluk duygusu. Kalpler Arasındaki Köprü ve Başarının Anahtarı Görüyoruz ki sevgi, yalnızca bir duygu veya basit bir eylemden ibaret değil. O, hem ilişkilerimizi zenginleştiren pratik bir beceri hem de varoluşumuzun en derinindeki bir hakikat. Bir yandan, sevdiklerimizin kalbine giden "sevgi dilini" öğrenerek onları nasıl daha iyi besleyeceğimizi bilmeliyiz. Diğer yandan ise bu pratik eylemlerin ardındaki o sonsuz ve evrensel aşkın varlığını idrak etmeliyiz. Az önceki hikayede de gördüğümüz gibi, en küçük bir şefkat eylemi bile, ruhumuzda derin yankılar uyandırabilir ve bize varoluşun sırrını fısıldayabilir. Sevginin gerçek anlamı, belki de hem konuştuğumuz dillerin farkında olmakla hem de o diller aracılığıyla ifade ettiğimiz evrensel aşkın ruhunu hissetmekle mümkündür. Sevgi, hem öğrenilen hem de yaşanılan, hem somut hem de soyut, hem bireysel hem de evrensel bir armağandır. Merhum büyüğüm Ahmet M. Ziylan'ın sıkça vurguladığı gibi, başarının anahtarı da bu üç temel unsura dayanır: ilgi, bilgi ve sevgi. Onun bize verdiği en önemli tavsiyelerden biri şuydu: "Hangi işi yaparsanız yapın, severek yapın." Bir alana ilgi duymak, o konuyu derinlemesine öğrenmek için bilgi edinme arzusunu tetikler. Edindiğimiz bu bilgi ve gösterdiğimiz ilgi, yaptığımız işe ve birlikte çalıştığımız insanlara duyduğumuz sevgiyi besler. Bu üçlü bir araya geldiğinde, sadece kişisel ilişkilerimizde değil, iş yaşamımızda ve topluma katkılarımızda da kalıcı ve anlamlı bir başarı elde ederiz. Peki, siz bu büyük sevgi çağrısına nasıl kulak veriyorsunuz? Kalbinizin hangi dilleri konuşuyor, ruhunuzdaki o evrensel aşkın fısıltılarına nasıl şahit oluyor ve hayatınızda başarıya giden yolda ilgi, bilgi ve sevgiyi nasıl birleştiriyorsunuz?  
Mehmet Sönercan: Başarının Anahtarı : İlgi, Bilgi, Sevgi

Modern hayatın hızlı akışında, ilişkilerimizin karmaşık düğümleriyle sıkça karşılaşıyoruz. Kalbimiz sevgiyle dolu olsa da, bu derin duyguyu karşımızdakine ulaştırmakta zorlandığımız anlar olabiliyor. Sanki her birimiz farklı bir frekansta yayın yapıyor, aynı melodiye bambaşka notalarla eşlik etmeye çalışıyoruz. Oysa sevgi, evrensel bir dil olsa da, bazen onu ifade etmenin ve anlamanın incelikleri gözümüzden kaçabiliyor.

Bugün, bu kadim konunun hem günlük yaşamımızdaki yansımalarına hem de varoluşun en derin sırlarına uzanarak, sevginin çok boyutlu anlamını keşfe çıkacağız.

Bireysel Diller: Duyguları İfade Etmenin Yolları

İlişkilerimizde yaşanan pek çok anlaşmazlık, aslında birbirimizin sevgiye dair beklentilerini veya onu ifade etme biçimlerini yeterince anlamamaktan kaynaklanır. Kimi zaman küçük bir söz, koca bir sevgi selini temsil ederken; kimi zaman da sessiz bir dokunuş, binlerce kelimeden daha fazlasını anlatır.

Bu farklılıkları anlamak, ilişkilerimize yepyeni bir boyut katar. Kimimiz için onaylayıcı sözler en değerli hediyedir. Bir iltifat, bir takdir ifadesi, içimizi ısıtır ve sevildiğimizi hissettirir. Diğerlerimiz içinse birlikte geçirilen nitelikli zaman vazgeçilmezdir.

Bazı ruhlar, düşünülmüş küçük bir hediye ile kendilerini özel hissederler. Hediyenin maddi değerinden ziyade, arkasındaki niyet ve çaba önemlidir. Kimileri için ise sevgi, yardımsever eylemlerle tezahür eder. Yükünü hafifletmek, onun için bir şeyi halletmek, sessiz bir "seni seviyorum" deme biçimidir.

Bu bireysel ifade biçimlerini öğrenmek, sevgiyi doğru frekansta iletmemizi sağlar. Karşımızdakinin kalbine giden yolu bulmak, aslında ona "seni anlıyorum" demektir.

Varlığın Özü: İbn Arabi'nin Aşkı ve Evrensel Hakikat

Peki ya sevgi, sadece öğrendiğimiz veya uyguladığımız bir davranış kalıbından çok daha ötesiyse? Ya o, varoluşun ta kendisinin ilahi bir tezahürü ise?

İşte burada, büyük mutasavvıf  İbn Arabi'nin aşk anlayışı bize derin bir pencere açar. İbn Arabi'ye göre sevgi, sadece bir duygu veya davranış kalıbı değil, varoluşun özüdür. Yaratılışın ardındaki ilahi nefes, tüm evreni kuşatan o aşkın ta kendisidir.

İbn Arabi için Yaratıcı, kendini sevgiyle tecelli ettirmiş ve bu tecellinin en yüce yansıması da insandır. Bu nedenle, eşimize, çocuğumuza, doğaya duyduğumuz her sevgi, aslında ilahi sevginin bir yansımasıdır. Beşeri aşk, ilahi aşka giden bir basamak, bir ayna görevi görür. "Aşk olmasaydı, ne varlık âlemi meydana gelirdi ne de insan," der İbn Arabi. Ona göre gerçek sevgi, benlikten arınma, ötekinde kendini bulma ve nihayetinde Bir'e ulaşma yolculuğudur. Az önce bahsettiğimiz somut sevgi eylemleri, İbn Arabi'nin bahsettiği o varoluşsal aşkın tezahürleri, birer vesiledir. Birine dokunmak, onun için bir şeyler yapmak veya iltifat etmek, ilahi aşkın o küçük pırıltılarının yeryüzündeki yansımaları gibidir.

 

Bu derin anlayışı daha da pekiştiren bir tasavvuf hikayesi vardır:

Bir zamanlar, kendini ilahi hakikate adamış bilge bir kişi, uzun yıllar boyunca çölde yalnız başına Yaratıcı'sını arar. Her yerde, her yüzde O'nu görmeye çalışır. Bir gün, inzivasından çıkar ve bir köyün yakınında, yol kenarında duran, yıpranmış giysili, üşüyen bir çocuk görür. Çocuk titremekte ve ağlamaktadır. Bilge kişi, çocuğun yanına yaklaşır, onu kucağına alır, kendi hırkasını çıkarıp üzerine örterek ısıtır ve karnını doyurur. Çocuğun yüzündeki tebessümü ve gözlerindeki pırıltıyı gördüğünde, kalbi tarifsiz bir huzurla dolar. O an anlar ki, yıllardır aradığı o Yaratıcı'nın tezahürü, kuru bir tefekkürde değil, bir canlının gözyaşını silmekte, bir yüze tebessüm kondurmakta, yani insanlara hizmet etmekte gizlidir. İşte bu, İbn Arabi'nin vurguladığı gibi, ilahi sevginin beşeri tecellisidir; somut bir eylemle kalpte filizlenen o sonsuzluk duygusu.

Kalpler Arasındaki Köprü ve Başarının Anahtarı

Görüyoruz ki sevgi, yalnızca bir duygu veya basit bir eylemden ibaret değil. O, hem ilişkilerimizi zenginleştiren pratik bir beceri hem de varoluşumuzun en derinindeki bir hakikat. Bir yandan, sevdiklerimizin kalbine giden "sevgi dilini" öğrenerek onları nasıl daha iyi besleyeceğimizi bilmeliyiz. Diğer yandan ise bu pratik eylemlerin ardındaki o sonsuz ve evrensel aşkın varlığını idrak etmeliyiz. Az önceki hikayede de gördüğümüz gibi, en küçük bir şefkat eylemi bile, ruhumuzda derin yankılar uyandırabilir ve bize varoluşun sırrını fısıldayabilir.

Sevginin gerçek anlamı, belki de hem konuştuğumuz dillerin farkında olmakla hem de o diller aracılığıyla ifade ettiğimiz evrensel aşkın ruhunu hissetmekle mümkündür. Sevgi, hem öğrenilen hem de yaşanılan, hem somut hem de soyut, hem bireysel hem de evrensel bir armağandır.

Merhum büyüğüm Ahmet M. Ziylan'ın sıkça vurguladığı gibi, başarının anahtarı da bu üç temel unsura dayanır: ilgi, bilgi ve sevgi. Onun bize verdiği en önemli tavsiyelerden biri şuydu: "Hangi işi yaparsanız yapın, severek yapın."

Bir alana ilgi duymak, o konuyu derinlemesine öğrenmek için bilgi edinme arzusunu tetikler. Edindiğimiz bu bilgi ve gösterdiğimiz ilgi, yaptığımız işe ve birlikte çalıştığımız insanlara duyduğumuz sevgiyi besler. Bu üçlü bir araya geldiğinde, sadece kişisel ilişkilerimizde değil, iş yaşamımızda ve topluma katkılarımızda da kalıcı ve anlamlı bir başarı elde ederiz.

Peki, siz bu büyük sevgi çağrısına nasıl kulak veriyorsunuz? Kalbinizin hangi dilleri konuşuyor, ruhunuzdaki o evrensel aşkın fısıltılarına nasıl şahit oluyor ve hayatınızda başarıya giden yolda ilgi, bilgi ve sevgiyi nasıl birleştiriyorsunuz?

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve radikalgazete.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.