Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam

Mehmet Sönercan yazdı: İnsanı Anlamak: İki Yönlü Bir Ayna

Gündem 21.07.2025 - 15:05, Güncelleme: 21.07.2025 - 15:05
 

Mehmet Sönercan yazdı: İnsanı Anlamak: İki Yönlü Bir Ayna

Mehmet Sönercan yazdı: İnsanı Anlamak: İki Yönlü Bir Ayna
Modern İnsan ve Klasik Hikmet İnsanı anlamak… Bu, çağlar boyunca filozofların, sufilerin ve yazarların üzerinde düşündüğü ortak bir mesele.  Batı felsefesinde, "İnsan nedir?" sorusunu sorgularken, insanı daha çok bir “makine” olduğu algısıyla inceler. Onlara göre insan, alışkanlıkların, öğrenilenlerin ve çevresel koşulların şekillendirdiği bir varlıktır. Felsefeciler, insanın özgür iradesinin bile tartışmalı olduğunu ileri sürer. Öte yandan, 13. yüzyılın büyük sufi düşünürlerinden Muhyiddin İbnü'l-Arabi, insanı sadece bu dünyadaki alışkanlıkların toplamı olarak görmez. İbnü'l-Arabi’ye göre insan, Allah’ın isim ve sıfatlarının yeryüzündeki yansımasıdır. Yani insan hem toprak hem nefes, hem fani hem baki, hem perde hem ayna... İbnü'l-Arabi, insanı Allah’ın yeryüzündeki “halifesi” olarak tanımlar: İnsan, hem yeryüzünü hem de iç âlemini inşa eden bir varlık olarak tanımlanır. Yukarıda kısaca aktarılan iki bakış arasında temel bir fark var: Mark Twain, insanın sınırlarını konuşur; İbn Arabî ise insanın sonsuzluğa açılan pencerelerini… Peki, hangi yaklaşım daha makbul olarak değerlendirilmelidir? Her iki yaklaşımın da doğruluk payı yok mudur? Günlük hayatın telaşı içinde çoğu zaman alışkanlıklarımızın, nefis oyunlarımızın esiri değil miyiz?  Fakat insan, başını göğe kaldırdığında, iç âlemine döndüğünde, daha derin bir ses duyar. İşte o zaman İbn Arabî’nin dediği gibi, “İnsan-ı Kâmil” olma yoluna girer. İnsan, bir makine değil ama sadece bir melek de değil. O, iki taraflı bir ayna. Hem gölgeyi hem ışığı taşıyan bir sır… Osman Nuri Topbaş Hoca Efendi, “İnsan ve İslam”, “İnsanı Yetiştirme Sanatı” ve benzeri eserlerinde insanı anlatırken İbn Arabî’nin çizgisine daha yakın bir bakış sunar.  1. İnsan: Emanet ve Sorumluluk Varlığı Osman Nuri Topbaş, insanı Allah’ın yeryüzündeki halifesi, büyük bir emaneti yüklenen varlık olarak tarif eder. İnsanın fıtratı iyilik ve güzellik üzerine kuruludur. Felsefecilerin insanı sadece maddî şartların ürünü olarak görmesiyle ters bir noktadadır. İnsan, sadece alışkanlıklarına mahkûm değildir; irade sahibidir. 2. İnsan-ı Kâmil Vurgusu Osman Nuri Topbaş, İbn Arabî gibi, insanın terbiye ve tasfiye ile “İnsan-ı Kâmil” derecesine ulaşabileceğini anlatır. Özellikle gönül terbiyesi, ahlâk eğitimi, nefisle mücadele konularına vurgu yapar. Topbaş’a göre insan, kendi iç âleminde yükselir. 3. Nefs Terbiyesi ve Kalp Eğitimi Topbaş’a göre, insanın en büyük meselesi, nefsiyle mücadelesidir. Modern insanın öfke, kibir, bencillik gibi zaafları üzerinde özellikle durur. Felsefecilerin insanın bencil yönlerini öne çıkardığı noktada, İslâm büyükleri, bu bencilliğin aşılabileceğini, insanın “ihsan” mertebesine yükselebileceğini vurgular. 4. İnsanın İki Yönü İnsan, hem beden hem ruh; hem dünya hem ahiret için yaratılmıştır. Tasavvuf ehli, bu dengeyi kaybetmenin modern çağın en büyük krizi olduğunu belirtir. İbn Arabî’nin “iki yönlü ayna” benzetmesiyle paralel düşünür. İnsanı anlamaya çalışmak, insanın en kadim merakıdır. Kim olduğumuzu bilmeden nereye gideceğimizi de bilemeyiz. İnsan, emanet ve sorumluluk yüklü bir yolcudur.  Hayatın anlamı, nefsin terbiyesi ve kalbin eğitimiyle ortaya çıkar. İnsan, sadece dünya için değil, ahiret için de yaratılmıştır. Modern çağın en büyük yanılgısı, insanı sadece biyolojik bir varlık olarak ele almasıdır. Bir Hikâye: Aynayı Temizleyen Derviş Rivayet edilir ki, bir derviş ustasına gider ve der ki: "Üstadım, insanı anlamak istiyorum. Kendimi bile çözemedim." Üstadı ona eski, tozlu bir ayna verir: "Git, bu aynayı yıka." Derviş aynayı temizledikçe kendi yüzü görünmeye başlar. Toz kalktıkça sureti netleşir. Üstadı, ona şöyle der: "Ey oğul, insan da böyledir. Önce nefsin tozunu silersin, sonra kalbin aynasında Hakikat görünür." İşte insan, aynasını temizlemeye çalışan bir yolcudur. Hem beden hem ruh; hem dünya hem ahiret için yaratılmıştır. Bugün insan, iki aynanın ortasında duruyor. Bir tarafta felsefecilerin insan modeli, öte tarafta İbn Arabî’nin ve Tasavvuf büyüklerinin insan-ı kâmili… Hangi yöne bakacağımız ise irademize, gayretimize ve gönlümüzün derinliğine bağlı. Unutmayalım, insan, sadece sorular soran değil, aynı zamanda cevap taşıyan bir varlıktır.
Mehmet Sönercan yazdı: İnsanı Anlamak: İki Yönlü Bir Ayna

Modern İnsan ve Klasik Hikmet

İnsanı anlamak… Bu, çağlar boyunca filozofların, sufilerin ve yazarların üzerinde düşündüğü ortak bir mesele. 

Batı felsefesinde, "İnsan nedir?" sorusunu sorgularken, insanı daha çok bir “makine” olduğu algısıyla inceler. Onlara göre insan, alışkanlıkların, öğrenilenlerin ve çevresel koşulların şekillendirdiği bir varlıktır. Felsefeciler, insanın özgür iradesinin bile tartışmalı olduğunu ileri sürer.

Öte yandan, 13. yüzyılın büyük sufi düşünürlerinden Muhyiddin İbnü'l-Arabi, insanı sadece bu dünyadaki alışkanlıkların toplamı olarak görmez. İbnü'l-Arabi’ye göre insan, Allah’ın isim ve sıfatlarının yeryüzündeki yansımasıdır. Yani insan hem toprak hem nefes, hem fani hem baki, hem perde hem ayna... İbnü'l-Arabi, insanı Allah’ın yeryüzündeki “halifesi” olarak tanımlar: İnsan, hem yeryüzünü hem de iç âlemini inşa eden bir varlık olarak tanımlanır.

Yukarıda kısaca aktarılan iki bakış arasında temel bir fark var: Mark Twain, insanın sınırlarını konuşur; İbn Arabî ise insanın sonsuzluğa açılan pencerelerini…

Peki, hangi yaklaşım daha makbul olarak değerlendirilmelidir? Her iki yaklaşımın da doğruluk payı yok mudur? Günlük hayatın telaşı içinde çoğu zaman alışkanlıklarımızın, nefis oyunlarımızın esiri değil miyiz? 

Fakat insan, başını göğe kaldırdığında, iç âlemine döndüğünde, daha derin bir ses duyar. İşte o zaman İbn Arabî’nin dediği gibi, “İnsan-ı Kâmil” olma yoluna girer.

İnsan, bir makine değil ama sadece bir melek de değil. O, iki taraflı bir ayna. Hem gölgeyi hem ışığı taşıyan bir sır…

Osman Nuri Topbaş Hoca Efendi, “İnsan ve İslam”, “İnsanı Yetiştirme Sanatı” ve benzeri eserlerinde insanı anlatırken İbn Arabî’nin çizgisine daha yakın bir bakış sunar. 

1. İnsan: Emanet ve Sorumluluk Varlığı

Osman Nuri Topbaş, insanı Allah’ın yeryüzündeki halifesi, büyük bir emaneti yüklenen varlık olarak tarif eder. İnsanın fıtratı iyilik ve güzellik üzerine kuruludur. Felsefecilerin insanı sadece maddî şartların ürünü olarak görmesiyle ters bir noktadadır. İnsan, sadece alışkanlıklarına mahkûm değildir; irade sahibidir.

2. İnsan-ı Kâmil Vurgusu

Osman Nuri Topbaş, İbn Arabî gibi, insanın terbiye ve tasfiye ile “İnsan-ı Kâmil” derecesine ulaşabileceğini anlatır. Özellikle gönül terbiyesi, ahlâk eğitimi, nefisle mücadele konularına vurgu yapar. Topbaş’a göre insan, kendi iç âleminde yükselir.

3. Nefs Terbiyesi ve Kalp Eğitimi

Topbaş’a göre, insanın en büyük meselesi, nefsiyle mücadelesidir. Modern insanın öfke, kibir, bencillik gibi zaafları üzerinde özellikle durur. Felsefecilerin insanın bencil yönlerini öne çıkardığı noktada, İslâm büyükleri, bu bencilliğin aşılabileceğini, insanın “ihsan” mertebesine yükselebileceğini vurgular.

4. İnsanın İki Yönü

İnsan, hem beden hem ruh; hem dünya hem ahiret için yaratılmıştır. Tasavvuf ehli, bu dengeyi kaybetmenin modern çağın en büyük krizi olduğunu belirtir. İbn Arabî’nin “iki yönlü ayna” benzetmesiyle paralel düşünür.

İnsanı anlamaya çalışmak, insanın en kadim merakıdır. Kim olduğumuzu bilmeden nereye gideceğimizi de bilemeyiz.

İnsan, emanet ve sorumluluk yüklü bir yolcudur. 

Hayatın anlamı, nefsin terbiyesi ve kalbin eğitimiyle ortaya çıkar. İnsan, sadece dünya için değil, ahiret için de yaratılmıştır. Modern çağın en büyük yanılgısı, insanı sadece biyolojik bir varlık olarak ele almasıdır.

Bir Hikâye: Aynayı Temizleyen Derviş
Rivayet edilir ki, bir derviş ustasına gider ve der ki:
"Üstadım, insanı anlamak istiyorum. Kendimi bile çözemedim."
Üstadı ona eski, tozlu bir ayna verir:
"Git, bu aynayı yıka."
Derviş aynayı temizledikçe kendi yüzü görünmeye başlar. Toz kalktıkça sureti netleşir. Üstadı, ona şöyle der:
"Ey oğul, insan da böyledir. Önce nefsin tozunu silersin, sonra kalbin aynasında Hakikat görünür."
İşte insan, aynasını temizlemeye çalışan bir yolcudur. Hem beden hem ruh; hem dünya hem ahiret için yaratılmıştır.
Bugün insan, iki aynanın ortasında duruyor. Bir tarafta felsefecilerin insan modeli, öte tarafta İbn Arabî’nin ve Tasavvuf büyüklerinin insan-ı kâmili…

Hangi yöne bakacağımız ise irademize, gayretimize ve gönlümüzün derinliğine bağlı.

Unutmayalım, insan, sadece sorular soran değil, aynı zamanda cevap taşıyan bir varlıktır.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve radikalgazete.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.