Tahsin Özenmiş Yazdı: Ey Alem-i İslam! Uyan
Tahsin Özenmiş Yazdı: Ey Alem-i İslam! Uyan
Tarihin derinliklerinden gelen bir ses, bugün hâlâ kulaklarımızda yankılanıyor: “Ey Âlem-i İslâm! Uyan!”
Bu çağrı sadece bir hatırlatma değil; asırlardır süren gaflet uykusundan silkinip dirilişe davet eden bir haykırış. Dünyanın dört bir yanında parçalanmış, kendi öz kaynağından uzaklaşmış bir ümmete yöneltilen bu ses, bizi yeniden Kur’ân’ın nuruna, imanî değerlere ve hakiki medeniyetin yoluna çağırıyor. Ecdadımızın omuzlarında taşıdığı mukaddes miras, bugün bizlerin sorumluluğu altında. Ya gözlerimizi Kur’ân güneşine açıp hakikatin aydınlığına yürüyeceğiz ya da gaflet sahrasında kaybolup yok olacağız. İşte bu yazı, bize ait olan ama uzun süredir unuttuğumuz hakikati yeniden hatırlatmak için kaleme alınmıştır: Diriliş, ancak Kur’ân’a dönüşle mümkündür.
"Ey âlem-i İslâm! Uyan, Kur'ana sarıl; İslâmiyet'e maddî ve manevî bütün varlığınla müteveccih ol!...Ve ey Kur'ana bin yıllık tarihinin şehadetiyle hâdim olan ve İslâmiyet nurunun zemin yüzünde naşiri bulunan yüksek ecdadın evlâdı! Kur'ana yönel ve onu anlamaya, okumaya çalış. Lisanın, Kur'anın âyetlerini âleme duyururken, hal ve etvar ve ahlâkın da onun manasını neşretsin; lisan-ı halin ile de Kur'anı oku. O zaman sen, dünyanın efendisi, âlemin reisi ve insaniyetin vasıta-i saadeti olursun!...Ey asırlardan beri Kur'anın bayraktarlığı vazifesiyle cihanda en mukaddes ve muhterem bir mevki-i muallâyı ihraz etmiş olan ecdadın evlâd ve torunları! Uyanınız! Âlem-i İslâm'ın fecr-i sadıkında gaflette bulunmak, kat'iyyen akıl kârı değil! Yine Âlem-i İslâm'ın intibahında rehber olmak, arkadaş, kardeş olmak için Kur'anın ve imanın nuruyla münevver olarak, İslâmiyet'in terbiyesiyle tekemmül edip hakikî medeniyet-i insaniye ve terakki olan medeniyet-i İslâmiyeye sarılmak ve onu, hal ve harekâtında kendine rehber eylemek lâzımdır....Avrupa ve Amerika'dan getirilen ve hakikatta yine İslâm'ın malı olan fen ve san'atı, nur-u tevhid içinde yoğurarak, Kur'anın bahsettiği tefekkür ve mana-yı harfî nazarıyla, yani onun san'atkârı ve ustası namıyla onlara bakmalı ve saadet-i ebediye ve sermediyeyi gösteren hakaik-i imaniye ve Kur'aniye mecmuası olan Nurlara doğru "İleri, arş!" demeli ve dedirmeliyiz!....Ey eski çağların cihangir Asya ordularının kahraman askerlerinin torunları olan muhterem din kardeşlerim...Beşyüz senedir yattığınız yeter! Artık Kur'anın sabahında uyanınız. Yoksa Kur'an-ı Kerim'in güneşinden gözlerinizi kapatarak gaflet sahrasında yatmakla, vahşet ve gaflet sizi yağma edip perişan edecektir....Kur'anın mecrasından ayrılarak birleşmeyen su damlaları gibi toprağa düşmeyiniz. Yoksa toprak gibi sefahet ve şehvet-i medeniye sizi emerek yutacaktır. Birleşen su damlaları gibi, Kur'an-ı Kerim'in saadet ve selâmet mecrasında ittihad ederek, sefahet ve rezalet-i medeniyeyi süpürüp, bu vatana âb-ı hayat olan, hakikat-i İslâmiye sularını akıtınız... O hakikat-i İslâmiye suları ile bu topraklarda iman ziyası altında hakikî medeniyetin fen ve san'at çiçekleri açacak, bu vatan maddî ve manevî saadetler içinde gül ve gülistana dönecektir inşâallah" (Bediüzzaman Said Nursi)
Bu Metin, esasen İslam dünyasına ve özelde Osmanlı'nın mirasçısı olan Türk milletine hitap eden, onları mevcut durumdan kurtulmaya ve yeni bir uyanışa davet eden bir çağrıdır. Bu çağrı, hem manevi hem de maddi bir dönüşümü hedefler.
Metin, okuyucularını öncelikle "gaflet uykusundan uyanmaya" davet eder. "Ey âlem-i İslâm! Uyan" ve "Beşyüz senedir yattığınız yeter!" gibi ifadelerle, Müslümanların uzun süredir içine düştüğü ataleti ve geri kalmışlığı eleştirir. Bu geri kalmışlığın ve dağılmışlığın temel nedenini, Kur'an'dan ve İslamiyet'in özünden uzaklaşmak olarak görür. Bu nedenle, uyanışın ilk ve en önemli adımı olarak Kur'an'a dönmeyi ve onu anlamayı işaret eder. Ancak bu dönüş sadece lafta kalmamalıdır; hal ve tavırlarla, yani "lisan-ı hal" ile de Kur'an'ın manası yaşanmalı ve yayılmalıdır.
Bu metin, İslâm dünyasına yöneltilmiş güçlü bir uyanış çağrısıdır. Asıl mesaj, yalnızca Kur’ân’ı okumakla yetinmemek; onu anlamak, hayatın her alanına rehber kılmak ve ahlâk, davranış, ilim ve sanatla hayata taşımaktır. Yazar, Müslümanlara tarihî miraslarını hatırlatarak, ecdadın Kur’ân hizmetiyle kazandığı yüce mevkiye yeniden kavuşmanın yolunu gösterir. “Lisan-ı hal ile Kur’ân okumak” vurgusu, imanî değerlerin yalnızca sözde değil, hâl ve davranışlarda da yansıması gerektiğini ifade eder. Bununla birlikte, Avrupa ve Amerika’dan gelen ilim ve teknolojinin aslında İslâm’ın öz malı olduğu, ancak onu tevhid nuru ile yoğurmak gerektiği belirtilir. Metin, dağınıklığın su damlalarının toprağa karışıp kaybolması gibi Müslümanları zayıflatacağını; birlik içinde hareket etmenin ise büyük bir nehir gibi toplumu sefahet ve yozlaşmadan kurtaracağını anlatır. Sonuç olarak, iman ışığı altında fen ve sanatın gelişeceği, hakiki medeniyetin yeşereceği, toplumun hem maddî hem manevî açıdan dirileceği bir ufuk çizilir. Bu çağrı, nostaljik bir hatırlatma değil; vahiyden beslenen, bilim ve ahlâkla yoğrulmuş bir yeniden inşa manifestosudur.
Özetle, bu manifesto, "gafletten uyanış", "Kur'an'a dönüş", "fen ve sanatı sahiplenme" ve "İslam birliği" gibi ana temalar üzerine kurulmuş, İslam dünyasının yeniden dirilişine yönelik güçlü ve derin bir çağrıdır. Metnin hitap ettiği kitleyi, Osmanlı'nın mirasçısı olarak görerek tarihi bir misyon ve sorumluluk yükler ve onlara "İleri, arş!" diyerek geleceğe yürüme azmi aşılar.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.