Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam

Uzm.Dr.Tahsin Özenmiş yazdı: Ciğerimiz Yanıyor: Ateşi Hafife Almak

Gündem 31.07.2025 - 11:16, Güncelleme: 31.07.2025 - 11:16
 

Uzm.Dr.Tahsin Özenmiş yazdı: Ciğerimiz Yanıyor: Ateşi Hafife Almak

Uzm.Dr.Tahsin Özenmiş yazdı: Ciğerimiz Yanıyor: Ateşi Hafife Almak
Orman yangınlarıyla sarsılan bir yaz daha yaşıyoruz. Ülkemizin dört bir yanından yükselen dumanlar yalnızca ağaçların değil, vicdanlarımızın da tutuştuğunun habercisi. Bu topraklarda yaşayan her ferdin ciğerine düşen bir kor gibi yayılıyor bu haberler. Zira orman yalnızca doğa değildir; orman, nefesimizdir, geleceğimizdir, vatanın sessiz ama en çalışkan evladıdır. Bir doktor olarak biliyorum ki, insan vücudunun her organı birbirini tamamlar. Karaciğeri yanan bir bedenin tüm sistemi altüst olur. Tıpkı bunun gibi, ormanı yanan bir memleket de sağlığını yitirir. Ağaç, sadece gölgesinde serinlediğimiz bir varlık değildir; karbonu emip oksijene çeviren, toprağı tutan, su döngüsünü dengeleyen, binlerce canlıya ev sahipliği yapan mucizevi bir sistemdir. Ve biz bu sistemi her yaz, göz göre göre yitiriyoruz. Bu yangınlar kader mi, ihmal mi?  Her yaz yaşanan felaketlerin bazısı doğal sebeplerle açıklansa da, pek çoğunun ardında "kundaklama" gibi insan eliyle yapılmış kasıtlar yatıyor. Kimi rant uğruna, kimi ideolojik sabotaj niyetiyle… Sonuç değişmiyor: Binlerce hektar orman, milyonlarca canlı, binlerce yıllık denge bir anda yok oluyor. İmam Gazali der ki: “İnsan, kendisine verilen emaneti korumakla yükümlüdür.” Bu emanet sadece mal, can değil; içinde yaşadığımız yeryüzüdür. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) ise şöyle buyurur: “Kıyamet kopuyor olsa bile, elinizde bir fidan varsa onu dikin.” Bu nebevi tavsiye, insanın doğayla olan ilişkisinde ne kadar sorumlu olduğunu bize açıkça gösteriyor. Orman sadece ağaç değildir.  İmam Rabbani, mektuplarından birinde tabiatın Allah’ın sanatının bir aynası olduğunu belirtir. Bir ağacı yakmak, yalnızca fiziksel bir varlığı yok etmek değil, Yaratıcı’nın ayetlerinden birini silmeye çalışmaktır. Her yaprak bir ayet, her kök bir sır, her dal bir nefes... Ve biz bu ayetleri, kimi zaman sigara izmaritiyle, kimi zaman ihmalle, kimi zaman bilinçli bir suçla yok ediyoruz. Tıbbın diliyle bakarsak...  Orman yangınları sadece doğayı değil, insan sağlığını da ciddi şekilde tehdit ediyor. Yangın sonrası oluşan partikül madde (PM 2.5 ve PM 10), astım, KOAH ve kalp hastalıklarında ciddi alevlenmelere yol açıyor. Çocuklar, yaşlılar, kronik hastalar için duman sadece göz yakıcı değil, ölümcül bir tehdit. Yoğun dumana maruz kalmak, bağışıklık sistemini baskılayarak enfeksiyonlara açık hale getiriyor. Yangın dindiğinde alevler sönmüş olabilir; ama pulmoner(akciğer ile ilgili) etkiler haftalarca sürüyor.  Ne yapmalı?  Yangınları sadece itfaiyeye bırakmakla olmaz. Önleyici tedbirler, eğitim, denetim, caydırıcı cezalar, kameralarla izleme sistemleri şart. Ama asıl ihtiyaç olan: Doğaya karşı yeniden ahlaki bir uyanış. Ağaç kesenin eline balta değil, dua verilmediği; bir ağaç dikene ise sadaka-i cariye muamelesi gösterildiği bir toplumda yangınlar değil, yeşermeler çoğalır.  Son söz olarak:  Toprağa emanet ettiğimiz her tohum bir umuttur. Ateşi söndürmek için yalnız su değil, merhamet de gerekir. Ormanlarımızı sadece ağaç değil, bir can gibi sevelim. Çünkü yanan sadece ciğer değil; ümmetin vebalidir, insanlığın vicdanıdır.
Uzm.Dr.Tahsin Özenmiş yazdı: Ciğerimiz Yanıyor: Ateşi Hafife Almak

Orman yangınlarıyla sarsılan bir yaz daha yaşıyoruz. Ülkemizin dört bir yanından yükselen dumanlar yalnızca ağaçların değil, vicdanlarımızın da tutuştuğunun habercisi. Bu topraklarda yaşayan her ferdin ciğerine düşen bir kor gibi yayılıyor bu haberler. Zira orman yalnızca doğa değildir; orman, nefesimizdir, geleceğimizdir, vatanın sessiz ama en çalışkan evladıdır.

Bir doktor olarak biliyorum ki, insan vücudunun her organı birbirini tamamlar. Karaciğeri yanan bir bedenin tüm sistemi altüst olur. Tıpkı bunun gibi, ormanı yanan bir memleket de sağlığını yitirir. Ağaç, sadece gölgesinde serinlediğimiz bir varlık değildir; karbonu emip oksijene çeviren, toprağı tutan, su döngüsünü dengeleyen, binlerce canlıya ev sahipliği yapan mucizevi bir sistemdir. Ve biz bu sistemi her yaz, göz göre göre yitiriyoruz.

Bu yangınlar kader mi, ihmal mi? 
Her yaz yaşanan felaketlerin bazısı doğal sebeplerle açıklansa da, pek çoğunun ardında "kundaklama" gibi insan eliyle yapılmış kasıtlar yatıyor. Kimi rant uğruna, kimi ideolojik sabotaj niyetiyle… Sonuç değişmiyor: Binlerce hektar orman, milyonlarca canlı, binlerce yıllık denge bir anda yok oluyor.

İmam Gazali der ki: “İnsan, kendisine verilen emaneti korumakla yükümlüdür.” Bu emanet sadece mal, can değil; içinde yaşadığımız yeryüzüdür. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) ise şöyle buyurur:
“Kıyamet kopuyor olsa bile, elinizde bir fidan varsa onu dikin.”
Bu nebevi tavsiye, insanın doğayla olan ilişkisinde ne kadar sorumlu olduğunu bize açıkça gösteriyor.

Orman sadece ağaç değildir. 
İmam Rabbani, mektuplarından birinde tabiatın Allah’ın sanatının bir aynası olduğunu belirtir. Bir ağacı yakmak, yalnızca fiziksel bir varlığı yok etmek değil, Yaratıcı’nın ayetlerinden birini silmeye çalışmaktır. Her yaprak bir ayet, her kök bir sır, her dal bir nefes... Ve biz bu ayetleri, kimi zaman sigara izmaritiyle, kimi zaman ihmalle, kimi zaman bilinçli bir suçla yok ediyoruz.

Tıbbın diliyle bakarsak... 
Orman yangınları sadece doğayı değil, insan sağlığını da ciddi şekilde tehdit ediyor. Yangın sonrası oluşan partikül madde (PM 2.5 ve PM 10), astım, KOAH ve kalp hastalıklarında ciddi alevlenmelere yol açıyor. Çocuklar, yaşlılar, kronik hastalar için duman sadece göz yakıcı değil, ölümcül bir tehdit. Yoğun dumana maruz kalmak, bağışıklık sistemini baskılayarak enfeksiyonlara açık hale getiriyor. Yangın dindiğinde alevler sönmüş olabilir; ama pulmoner(akciğer ile ilgili) etkiler haftalarca sürüyor.

 Ne yapmalı? 
Yangınları sadece itfaiyeye bırakmakla olmaz. Önleyici tedbirler, eğitim, denetim, caydırıcı cezalar, kameralarla izleme sistemleri şart. Ama asıl ihtiyaç olan: Doğaya karşı yeniden ahlaki bir uyanış.
Ağaç kesenin eline balta değil, dua verilmediği; bir ağaç dikene ise sadaka-i cariye muamelesi gösterildiği bir toplumda yangınlar değil, yeşermeler çoğalır.

 Son söz olarak: 
Toprağa emanet ettiğimiz her tohum bir umuttur. Ateşi söndürmek için yalnız su değil, merhamet de gerekir. Ormanlarımızı sadece ağaç değil, bir can gibi sevelim. Çünkü yanan sadece ciğer değil; ümmetin vebalidir, insanlığın vicdanıdır.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve radikalgazete.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.