FESİH BOZAN YAZDI: TEVHİDİN MERKEZİ MEKKE

Ve ikinci durağımız, tevhidin merkezi Mekkedeyiz.

Tevhid, İslâm inancının temelini oluşturur. Allah’tan başka bütün sahte ilahları reddedip yalnızca Allah’ı birlemek. Bu yönüyle Mekke, tevhidin merkezi ve İslâm’ın doğduğu kutlu şehir olarak tarih boyunca derin bir anlam taşımıştır.   Tevhid ve Teslimiyet   Tevhid, sadece dil ile söylenen, bir kelime, zihinsel bir kabul ve kalp temizliği değil, hayatı kökten değiştiren bir teslimiyettir.    Mümin, “duyduk, itaat ettik ve teslim olduk” anlayışıyla hareket eder. Bu teslimiyet, insanı dün Bedrin aslanları, bugün Gazze'de Hamas ve Yemen'i yiğit yapar.    Gerçek iman, bireyin hayatında köklü bir dönüşüm meydana getirmelidir. Zulüm, adaletsizlik, kul hakkı yeme, adam kayırma, rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık, yalan, faiz, içki, kumar ve fuhşu terkettirir; adalet, hak, hukuk, emek ve mazlumdan yana yapar; zekât ve infakla toplumsal dayanışmayı gösterir.    Aynı zamanda cihat ve İslâm birliği için çalışarak emperyalizme karşı durmayı gerektirir.   Mekkeli müşriklerin tevhidi reddetmeleri, onun yalnızca inanç boyutunu değil, sosyal, ekonomik ve siyasi düzeni de değiştirme gücünü fark etmelerinden kaynaklanmıştır.   Tavafın Anlamı   Hac ve umrenin en önemli rükünlerinden biri olan tavaf, Allah’a kulluğu, teslimiyeti, ilâhî düzene boyun eğişi, ırkı, rengi, dili, makam ve serveti farklı da olsa, ümmetin birlik ve eşitliğini simgeler.    Nur Dağından İnsanlığa Yayılan Nur:  Kur’ân   Mekke’nin bir diğer simgesi olan Nur dağı, insanlığa nur ve yol gösteren Kur’ân’ın indirilmeye başlandığı yerdir.    Kur’ân, insanların fert ve toplum olarak adalet, huzur ve barış içinde yaşamanın ilkelerini ortaya koyar.    Ancak bu ilkelerin insanın hayatına yansıyabilmesi için Kur’ân’ın sadece okunan bir kitap olmadığı; inanılan, öğrenilen, anlaşılan ve yaşanan bir hayat rehberi olduğunun idrak edilmesiyle olur.   Ama mevcut sistem ve zihniyet Kur’an'ın sadece bir okuma kitabı olarak kalmasını ister. Kur’anı güzel okuma yarışmaları yapılır, açılış, düğün ve cenazelerde okunur ama yönetimde, yargıda eğitimde, çarşıda ve pazarda uygulanması istemek yasak!  Ki onlar, Hiristiyanlık gibi hayata karışmayan bir İslam ve Kur’an istiyorlar.   Medine'de şahid olduğum bir olayı kısaca paylaşmak isterim;   Sivas’tan talebeleri ile beraber Umre ziyaretine gelmiş değerli bir hocamız, Mescidi Nebevi'de halka şeklinde tefsir dersini yapıyordu. Ben de gidip kendilerini dinleyip istifade ettim, biraz sonra askerler gelip halka şeklinin yasak olduğunu, saf düzeni içinde bireysel şekilde Kur’an-ı okuyabileceğimiz söylendi.  Yani istiyorlar ki Kur’an okunsun ama anlaşılmasın ve yaşanmasın.   Tevhid Doğru Anlaşılsaydı   Önemine binaen tekrarlarsak, eğer tevhid ve İslâm’ın temel değerleri doğru anlaşılmış olsaydı: • Zulüm ve adaletsizlik yapılmaz, kul hakkı yenmezdi. • Yolsuzluk, rüşvet ve adam kayırma olmaz; israf, hırsızlık, yalan ve talan ortadan kalkardı. • Kamu malları, araziler ve ormanlar çıkar çevrelerine peşkeş çekilmezdi. • Emperyalist devletlerle işbirliği yapılmaz, Gazze’deki katliamlara ve zulümlere sessiz kalınmaz, iki yüzlü olunmazdı. • Müslümanlar, adaletin en güzel örneklerini ortaya koyar, Müslüman müslümanın zulmünden kaçmaz, aksine Batılı ülkelere örnek olurdu.   Kur’ân’ın birçok ayetinde adaletin emredilmesi ve Resûlullah’ın, işkencelere maruz kalan sahabelerini adil bir kral olan Habeşistan’a yönlendirmesi, Müslümanın hayatındaki adaletin önem ve sorumluluğunu açıkça ortaya koymaktadır.   Özetle   Tevhid, yalnızca dilde söylenen bir kelime değildir. Eğer öyle olsaydı, Mekkeli müşrikler de kelime-i tevhidi çok rahat söyleyebilirdi. Asıl mesele, iman edilen hakikati hayata taşımak ve yaşam tarzına dönüştürmektir.    İslâm’ın özü olan tevhid, insanı özgürleştirir, toplumu dönüştürür ve insanlığa adalet, barış ve huzur getirir.   Mekkeyi biraz böyle anlamaya çalıştım ve kısaca paylaşmak istedim.   Vesselam