Uzm.Aile Danışmanı Belkıs Akay yazdı: Festival Tüm Gösterişiyle Tarihe Damgasını Vurdu!

Gündem 23.09.2025 - 15:13, Güncelleme: 23.09.2025 - 15:13
 

Uzm.Aile Danışmanı Belkıs Akay yazdı: Festival Tüm Gösterişiyle Tarihe Damgasını Vurdu!

Türkiye Kültür Yolu Festivalleri, 2025 yılında 20 ayrı şehirde düzenleniyor. Adana, Manisa, Şanlıurfa, Samsun, Bursa, Trabzon, Van, Nevşehir, Erzurum, Çanakkale, Kayseri, Ankara, Konya, İstanbul, Malatya, Diyarbakır, İzmir, Antalya ve Gaziantep.
Her şehir kendi tarihini, kültürünü ve yerel değerlerini tanıtıyor.Bu, ülkemiz için önemli bir tanıtım ve kültür diplomasisi fırsatı; yerel esnafı, üreticiyi ve gastronomi mirasını görünür kılıyor.   Renkli stantlar, çeşit çeşit yemekler, dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilere kültürümüzü tanıtmak, gastronomi mirasımızı yaşatmak elbette kıymetli. Fakat tam da aynı günlerde, birkaç yüz kilometre ötede, Gazze’de insanlar açlıkla, kıtlıkla sınanıyorken içimdeki ses susmuyor.   Bir yanda yüzlerce çeşit yemeğin sergilendiği masalar varken diğer yanda bir lokma ekmeğe hasret kalan çocuklar var.   Kültür, gastronomi, sanat yaşamalı ama Filistin’de açlık, kıtlık ve savaşla mücadele eden insanlar varken biz hâlâ sofraları donatıyor, konserlerle, eğlencelerle vur patlasın çal oynasın ile geçirdiğimiz festivaller yapıyoruz. Bu durum sizce de rahatsız edici değil mi? Zalimlerin de istediği tam da bu değil mi? Böylece empati ve insani değerleri kaybeden bir halk olma yolunu açmış olmuyor muyuz?   Vicdanımızı sarsan çelişki belki de burada başlıyor. Bu sofraların eğlencelerin gölgesinde açlıktan kıvranan çocukların sessizliği bize hiç mi ulaşmıyor?   Bu iki tabloyu yan yana koyduğunuzda, toplumsal ve insani bakış açısıyla sorulması gereken soru çok net;  “Böylesine bir dönemde, bu festivali aynı şekilde sürdürmek ne kadar doğru?”   Elbette ülkemiz somut adımlar atıyor; yardımlar gönderiliyor, diplomatik girişimler yapılıyor. Fakat mesele sadece yardım değil; sembolik duruş ve toplumsal mesaj meselesi.   Toplumlar sadece yaptıklarıyla değil, yapmadıklarıyla da tarihe iz bırakır. Belki bu yıl biz, “Sumud Filoları” hatırına, bu festivali Filistin için düzenlememe kararı alabilirdik. Böyle bir duruş sergileyebilirdik.    Sosyal hayatın, kültürün ve eğlencenin önemi tartışılmaz ama insanlığımızı da unutulmamalıydık. Gazze’de açlığa mahkûm edilen kadın erkek çocukların çaresizliği bir lokmaya muhtaç halleri tüm dünyaya malumken, yemekle ve eğlenceyle kutlanan festivallerle nispet yapar bir hal sergilememeliydik.   Gaziantep, Kurtuluş Savaşı sırasında tıpkı Filistin’de yaşananlar gibi yaklaşık 10 ay süren kuşatma ve işgal altında açlık, sefalet ve savaşla mücadele etmiş; halkı canıyla ve inancıyla direniş göstermiştir.    Böyle bir geçmişe sahip şehre, bugün benzer bir zor dönemde sofralar ve eğlenceyle kutlama yapması, ne yazık ki en çok ona yakışmadı. Şehrimizin geçmişini göz önüne almış olsaydık en anlamlı festivalimiz,en güçlü kültürel mirasımız, zamanın ruhuna uygun vicdani bir duruş sergilememiz olurdu.   Bundan sonra sırada pek çok festival var. Belki o festivalleri düzenlerken, Filistin’de yaşananları göz önünde bulundurup, diğer devletlerin ve halkların bu süreçte yaptığı dayanışmalara bakarak hareket edebiliriz. Böylece kültürel tanıtım ve eğlence, toplumsal sorumluluk ve vicdani duruşla dengelenmiş olur.      
Türkiye Kültür Yolu Festivalleri, 2025 yılında 20 ayrı şehirde düzenleniyor. Adana, Manisa, Şanlıurfa, Samsun, Bursa, Trabzon, Van, Nevşehir, Erzurum, Çanakkale, Kayseri, Ankara, Konya, İstanbul, Malatya, Diyarbakır, İzmir, Antalya ve Gaziantep.
Her şehir kendi tarihini, kültürünü ve yerel değerlerini tanıtıyor.Bu, ülkemiz için önemli bir tanıtım ve kültür diplomasisi fırsatı; yerel esnafı, üreticiyi ve gastronomi mirasını görünür kılıyor.
 
Renkli stantlar, çeşit çeşit yemekler, dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilere kültürümüzü tanıtmak, gastronomi mirasımızı yaşatmak elbette kıymetli. Fakat tam da aynı günlerde, birkaç yüz kilometre ötede, Gazze’de insanlar açlıkla, kıtlıkla sınanıyorken içimdeki ses susmuyor.
 
Bir yanda yüzlerce çeşit yemeğin sergilendiği masalar varken diğer yanda bir lokma ekmeğe hasret kalan çocuklar var.
 
Kültür, gastronomi, sanat yaşamalı ama Filistin’de açlık, kıtlık ve savaşla mücadele eden insanlar varken biz hâlâ sofraları donatıyor, konserlerle, eğlencelerle vur patlasın çal oynasın ile geçirdiğimiz festivaller yapıyoruz. Bu durum sizce de rahatsız edici değil mi? Zalimlerin de istediği tam da bu değil mi? Böylece empati ve insani değerleri kaybeden bir halk olma yolunu açmış olmuyor muyuz?
 
Vicdanımızı sarsan çelişki belki de burada başlıyor. Bu sofraların eğlencelerin gölgesinde açlıktan kıvranan çocukların sessizliği bize hiç mi ulaşmıyor?
 
Bu iki tabloyu yan yana koyduğunuzda, toplumsal ve insani bakış açısıyla sorulması gereken soru çok net; 
“Böylesine bir dönemde, bu festivali aynı şekilde sürdürmek ne kadar doğru?”
 
Elbette ülkemiz somut adımlar atıyor; yardımlar gönderiliyor, diplomatik girişimler yapılıyor. Fakat mesele sadece yardım değil; sembolik duruş ve toplumsal mesaj meselesi.
 
Toplumlar sadece yaptıklarıyla değil, yapmadıklarıyla da tarihe iz bırakır. Belki bu yıl biz, “Sumud Filoları” hatırına, bu festivali Filistin için düzenlememe kararı alabilirdik. Böyle bir duruş sergileyebilirdik. 
 
Sosyal hayatın, kültürün ve eğlencenin önemi tartışılmaz ama insanlığımızı da unutulmamalıydık. Gazze’de açlığa mahkûm edilen kadın erkek çocukların çaresizliği bir lokmaya muhtaç halleri tüm dünyaya malumken, yemekle ve eğlenceyle kutlanan festivallerle nispet yapar bir hal sergilememeliydik.
 
Gaziantep, Kurtuluş Savaşı sırasında tıpkı Filistin’de yaşananlar gibi yaklaşık 10 ay süren kuşatma ve işgal altında açlık, sefalet ve savaşla mücadele etmiş; halkı canıyla ve inancıyla direniş göstermiştir. 
 
Böyle bir geçmişe sahip şehre, bugün benzer bir zor dönemde sofralar ve eğlenceyle kutlama yapması, ne yazık ki en çok ona yakışmadı. Şehrimizin geçmişini göz önüne almış olsaydık en anlamlı festivalimiz,en güçlü kültürel mirasımız, zamanın ruhuna uygun vicdani bir duruş sergilememiz olurdu.
 
Bundan sonra sırada pek çok festival var. Belki o festivalleri düzenlerken, Filistin’de yaşananları göz önünde bulundurup, diğer devletlerin ve halkların bu süreçte yaptığı dayanışmalara bakarak hareket edebiliriz. Böylece kültürel tanıtım ve eğlence, toplumsal sorumluluk ve vicdani duruşla dengelenmiş olur.
 
 
 
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve radikalgazete.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.