Bir zamanlar dünya, New York’tan barış bildirisi gelir sanırdı. Meğer gelen, zulmü kınamak yerine direnişi suçlayan bir mektupmuş. Neyse ki ümmetin posta kutusunda “Filistin Gerçeği” adında bir filtre var da bu yazıları hemen “istenmeyenler” klasörüne gönderiyor.
Efendim, bildiride ne mi yazıyor?
• İsrail Gazze’den çekilsinmiş ama Filistin’in kalanını Mahmud Abbas’a bıraksınmış.
• Hamas silah bıraksınmış.
• İki devletli çözüm olsunmuş.
Peki, biz ne diyoruz?
Evladım, bu bildiri olsa olsa bir tiyatro afişidir. Başrollerde İsrail, figüranlarda ise maalesef bazı Müslüman ülkeler. Seyirciler üzgün, sahne kanlı, replikler yalan dolan.
İki devletli çözüm mü dediniz? Hani şu “İsrail büyüsün, Filistin küçülsün” diye yıllardır oynanan sahte çözüm! Bu çözüm değil; çöplük! Ümmet bunu defalarca izledi, yeter artık, yeni senaryo istiyor.
Hamas silah bıraksın diyorsunuz da İsrail bombayı bırakmıyor ki! Birisi çocuğunu korumak için eline taş almış, öteki uçakla evini başına yıkıyor. Ama siz, “Taşı bırak” diyorsunuz. O zaman bu zalimin vicdanına nasıl laf anlatacaksınız? “Biraz daha kibar bombalayın” mı diyeceksiniz?
Mahmud Abbas’a yönetimi verin diyorsunuz. Yani direnenin değil, bekleyenin kazandığı bir sistem. O zaman Filistin davası mı bu, yoksa ‘Sabr-ı Cuma Partisi’ mi?
Bakın dostlar, biz bu filmi çok izledik:
“İki devletli çözüm”
“Sükûnet çağrısı”
“Meşru müdafaa hakkı”
Finali hep aynı: Filistinli çocuklar kefene, dünya kamuoyu sessizliğe sarınıyor.
Ama unutmayın:
Hamas bir terör örgütü değil, işgalin karşısındaki namuslu bir cevaptır.
Filistin halkı, teslim olmayarak dünyaya şunu haykırıyor:
“Biz ölmeye değil, onurumuzu korumaya geldik!”
Ve biz Müslümanlar olarak diyoruz ki:
Bu bildiriyi red mi ediyorsunuz?
Hayır efendim, biz bu bildiriyi ümmetin vicdanına gömüyoruz!
Son söz:
Kudüs’ün kapıları New York bildirisiyle açılmaz.
Ama açıldığında…
Kapının üstünde şu yazacak:
“Zafer, direnenlerindir.”