Fesih Bozan "Peygamber’i Anlamak mı, Sembolleri Savunmak mı?" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Peygamber’i Anlamak mı, Sembolleri Savunmak mı?
Başta İslam dinimiz olmak üzere, hiçbir dinin kutsalları, ifade özgürlüğü bahanesiyle aşağılanamaz ve saygısızlık gösterilemez; olduğunda da elbette tepkimizi göstereceğiz…
Tevbe Suresi’nin 64-66. ayetleri bu konuda açık bir uyarıdır.
Fakat ben bu yazıda, başka bir yöne dikkatinizi çekmek istiyorum: İşin özüne, işin ruhuna…
Vatandaşlarımız son derece samimi ve ihlaslı duygularla dinimize ve Peygamberimize yönelen hakaretlere karşı meydanlara çıkıyor, protesto ediyor, tepki gösteriyor. Bu hassasiyet elbette gerekli ve kıymetlidir. Ancak kaçırdığımız çok önemli bir gerçek var o da: “İslam sadece sembol ve şekilden ibaret değildir; esas olan onu yaşamak ve yaşatmak” olduğudur.
Evet, biri karşı mahallede İslami değerlere hakaret ettiğinde dünyayı ayağa kaldırıyoruz. Fakat aynı değerlere kendi mahallemizden biri zarar verdiğinde, duymamış, görmemiş gibi davranıyor; hatta çeşitli mazeretlerle bu çelişkiyi meşrulaştırmaya çalışıyoruz. Bu tutarsızlıktır ve kabul edilemez.
İslam’ı anlamak, öğrenmek, yaşamak ve yaşatmak zorundayız. Bilmeliyiz ki İslam sadece konuşulan değil; yaşanan ve sembollerle değil amelle yaşatılan bir dindir.
Ne yazık ki günümüzde, dini bir yaşam biçimi olarak değil, kimlik aracı ya da siyasi malzeme olarak gören bir anlayış hâkim. Kur’an’ın emir ve yasaklarını, Peygamber Efendimiz’in (sav) ahlakını hayatının merkezine almayan birçok kişi ve partiler iş sembollere geldiğinde en ön safta durduğunu görüyoruz.
Örneğin son günlerde Hz. Muhammed’e (sav) yapılan hakaretlere, -Bu olayların muhatabı olan dergi Peygamberi kastetmediği ve kutsallara karşı saygılı olduğunu açıkladığı halde- karşı kitlesel mitingler düzenlendi. Herkes sokaklara döküldü. “Canımız feda” denildi. Kalplerimiz elbette sızladı ve sessiz kalamayız. Fakat asıl sesimizi ve protestolarımızı; Peygamberimizin ahlakını, yaşam biçimini, adaletini ve merhametini yaşamayan, onun getirdiği ilke ve prensiplerin tersini yapan ve O’nu siyasi rant elde etmek için kullananlara karşı yapmalıyız.
Peki biz canımızı feda dediğimiz Peygamberimizi ne kadar tanıyor ve örnek alıyoruz?
Hayatın bütününde O nasıl bir insandı?
Nasıl bir devlet başkanıydı?
Adaleti nasıl tesis ediyordu?
Nasıl bir aile reisiydi?
Ticaret hayatında nasıldı?
Faizle, kumarla, rüşvetle, haksızlıkla nasıl mücadele etti?
Irkçılık, ayrımcılık, adam kayırma karşısında nasıl bir duruş sergiledi?
Bu sorulara cevap vermeden, Onun davasını hayatımıza taşımadan, sadece sembollerle bir inanç savunması yapmak; şekilciliktir.
Peygamberimizi anlamadan ve yaşamadan savunmayı marifet sayan bir zihniyet, ne yazık ki günümüzün en büyük çelişkilerinden biridir.
Oysa Efendimizi savunmanın en doğru yolu, onun gibi yaşamak, onun gibi adil olmak, onun gibi dürüst ve merhametli olmaktır. Onu seven kişi, onun izinden gitmelidir. Yanlışlık yapanlara öfke ile değil, merhamet ve af ediciliğini örnek olarak savunmalıdır.
Karşı mahalleden çizilen bir karikatürle ilgili kişi veya kurumun önüne giderek protesto yapıyoruz, iyi güzel de; peki bizim mahalleden olan iktidar ve partisine İslam ve Peygamber Efendimizin getirdiği ilke ve prensiplerine uymayan icraatları için ne zaman protesto ettik veya edeceğiz?
Örneğin;
Karikatürünün çizilmesine karşı çıktığımız Peygamberimiz “Faiz yiyen, yediren, kalemle yazan ve şahitliğini yapan kişiye lanet etti. Bunların hepsi (günah konusunda) eşittir.” Buyurmuşken (Müslim) Bugün ülkenin ekonomik modelini faiz üzerine kuran, vatandaşın alın teri ile toplanan vergileri iç ve dış faiz lobilerine aktaran iktidar ve partisini ne zaman sorguladık, protesto ettik veya edeceğiz?
Peygamberimizin karikatürünü haklı olarak protesto ederken, "Ey iman edenler, içki, kumar, putlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden birer pisliktir. " (el-Maide, 5/90) Ayeti ortada iken, milli piyango, bahis, toto, loto, ganyan gibi birçok kumar çeşidini oynatan ve buna müsaade eden iktidar ve partisini ne zaman sorguladık, protesto ettik veya edeceğiz?
Adaleti hayatının merkezine koyan Peygamberimizin çizilen karikatürüne tepki gösterirken; adaletin a’sını bırakmayan, KHK’larla on binlerce insanı mağdur eden, liyakati hiçe sayarak adam kayırmacılığı esas alan iktidar ve partisini ne zaman sorguladık, protesto ettik veya edeceğiz?
Gazzeli on binlerce kardeşimizi katleden terör örgütü İsrail’e petrol gönderen, ticaret yapan, istihbarat paylaşan, limanlarını kapatmayan iktidar ve partisini ne zaman sorguladık, protesto ettik veya edeceğiz?
Karikatür olayı dolaysıyla güya tepkisini ve Peygamber Efendimize olan bağlılığını göstermek için, Peygamber Efendimize TBMM’de salavat getiren iktidar milletvekilleri… Siz gerçekten O’nu mu savunuyorsunuz? Yaptığınız icraatlarda O’nu neden örnek almıyorsunuz? O’nun mücadele ettiği faiz, yalan, hırsızlık, adam kayırma, yolsuzluk, adaletsizlik, ırkçılık, ötekileştirme gibi günahların meşrulaştırılmasına karşı neden sessizsiniz, yapıyor veya yapılmasına rıza gösteriyorsunuz?
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Mesele çok net: Tepkilerimiz samimi mi, yoksa seçici mi?
İslam’ı doğru anlamak ve yaşamak, tepkilerimizi doğru şekilde ve doğru adreslere yönlendirmeyi gerektirir. Biz, sadece sembolleri değil; Peygamberimizin yaşantısını, Kur’an’ın mesajlarını, İslam’ın bütününü savunmakla yükümlüyüz. Ve unutmamalıyız ki:
“Sembolleri savunmak kolaydır. Fakat Hz. Muhammed’in (sav) ahlakını yaşamak, onun gibi dürüst, adil ve merhametli olmak zordur; bunun için cesaret ister, samimiyet ister, fedakârlık ister.”
Bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz şey; Hz. Peygamber’in ahlakını hayatımıza taşımak, adil ve erdemli bir toplum inşa etmektir. Bunu yapacak ve zeminini hazırlayacak olan, birinci derecede iktidardır. Ama gel gör ki, bunu yaşamayan bir iktidarın mensupları, bunu nasıl sağlayacak? (Yaşayanlar elbette istisnadır.)
Yukarıda yazdığım pencereden bakarak, biraz düşünelim, tefekkür edelim, muhasebemizi yapalım ve sorgulamaya başlayalım…
Bu bilinçle hareket edenlere, İslam’ı ve önderimiz Hz. Muhammed Mustafa’yı bir bütün olarak anlayan, yaşayan ve yaşatmaya çalışanlara selam olsun…
Vesselam.