MEHMET SÖNERCAN
Köşe Yazarı
MEHMET SÖNERCAN
 

Doğanın Terapi Gücü: Karadeniz'in Huzurlu Kucağında Bir Yolculuk

Şehir hayatının o bitmek bilmeyen koşturmacasından kaçıp, doğanın iyileştirici gücüne sığınmak... İşte tam olarak bu duyguyla, üniversiteden hocalarımızın olduğu bir grup gezgin olarak Gaziantep'ten Pazartesi günü yola çıktık. İstikametimiz, yemyeşil doğası, hırçın denizi ve eşsiz kültürüyle bilinen Karadeniz'di. Bu gezi, sadece yeni yerler görmek değil, aynı zamanda ruhumuza iyi gelecek bir terapi seansıydı. İlk durağımız olan Amasya, adeta bizi tarihin derinliklerine çekti. Gezimiz Ferhat ile Şirin ziyareti ve güzel bir serpme kahvaltı ile başladı. Kral Kaya Mezarları'nın ihtişamı, Şehzadeler Şehri'nin mistik havası ve Yeşilırmak'ın kenarında sıralanan Yalıboyu Evleri, bizi büyülerken, şehrin dingin atmosferi içimize huzur doldurdu. Amasya'dan ayrılırken, Samsun'u panoramik bir şekilde geçtik ve Karadeniz'in sahil şeridini boydan boya kat etmeye başladık. Terme, Ünye, Fatsa ve Ordu... Her biri, kendine has güzellikleriyle bizi selamladı. Özellikle Ordu'da teleferikle çıktığımız Boztepe'den gördüğümüz manzara, kelimelerle tarif edilemezdi. Ayaklarımızın altında uzanan şehir, masmavi denizle birleşirken, bulutların dansına şahit olmak, ruhumuza iyi geldi. Yolculuğumuzun duygusal ve coşkulu anları, araçta yankılanan Karadeniz türküleriyle daha da anlam kazandı. Bir yandan kemençenin o içli sesiyle hüzünlenirken, diğer yandan hareketli ezgileriyle coşup ilerliyorduk. Trabzon'a geldiğimizde, tarihi ve kültürel zenginliklerini panoramik bir turla keşfettik. Memleketimizdeki sevdiklerimiz için meşhur Vakfıkebir Ekmeği'ni almayı ihmal etmedik. Sürmene Bıçak Fabrikası'nda dinlediğimiz esprili sunumlar, Çay Fabrikası'nda horon oynadığımız keyifli anlar ve Uzungöl ile Karester Yaylası'nın o nefes kesici manzarası, bu yolculuğu unutulmaz kılan anlardan sadece birkaçıydı. Yolculuğumuzun en büyüleyici anlarından biri de şüphesiz Uzungöl'deydi. Yeşilin her tonunun gölün turkuaz sularına yansıdığı, sisli dağların adeta tablo gibi gölü çevrelediği bir manzarayla karşılaştık. Yüksek tepelerin arasında saklanmış bu doğa harikası, etrafını saran ahşap evleri ve yemyeşil çam ormanlarıyla birleşerek bizi adeta bir masal diyarında hissettirdi. Göl kenarında yaptığımız yürüyüşler ve temiz havayı içimize çekmek, şehir hayatının tüm yorgunluğunu üzerimizden aldı. Uzungöl, sadece bir göl değil, aynı zamanda ruhumuzu besleyen, içimize huzur dolduran eşsiz bir sığınaktı. Burada geçirdiğimiz her an, doğanın iyileştirici gücüne olan inancımızı bir kez daha pekiştirdi. Doğanın Kucağında Bir Terapi Ama Rize... Rize, bambaşka bir hikayeydi. Burası, doğanın terapi gücünü en derinden hissettiğimiz yer oldu. Ayder Yaylası'na giden o dar ve virajlı yollardan geçerken, her köşe başında karşımıza çıkan şelaleler, yemyeşil doğanın en güzel sürprizleriydi. Çeçeva Çay Bahçesi'nde oturup, o büyüleyici manzaraya karşı içtiğimiz demli çayın tadı damağımızda kaldı. Hemen yakınındaki Polovit Şelalesi'nin sesi, içimizdeki tüm gürültüyü susturdu. Gözlerimizi kapatıp, sadece suyun sesini dinlemek, beden ve ruhumuzun dinlendiğini hissetmek harikaydı. Daha sonra, iki yakayı birleştiren "Sevdaluk Köprüsü"ne vardık. Köprüden geçerken, Karadeniz'in bu eşsiz coğrafyasının kalbimizde uyandırdığı aşkı hissettik. Ve Ayder Yaylası... İşte burası, doğanın insana sunduğu en büyük hediyeydi. Sisli dağların eteklerinde, yemyeşil çayırların ve ahşap evlerin arasında yürümek, adeta bir masalın içindeymişiz gibi hissettirdi. Buranın havasını ciğerlerimize çekerken, içimizde biriken tüm stresi dışarı attığımızı fark ettik. Ayder Yaylası'nda zaman durmuş gibiydi. Ne şehir hayatının telaşı vardı, ne de yetişilecek bir yer. Sadece dinginlik ve huzur... Fırtına Deresi'nin kenarında, mısır ekmeği eşliğinde yediğimiz balığın lezzeti ise bu anı daha da özel kıldı. Doğanın cömertliğine bir kez daha hayran kaldık. Bu eşsiz yolculukta, Nazende Tur Rehberi Fevzi Erdoğan'ın bilgi birikimi ve samimi ilgisi, gezimizi daha da keyifli hale getirdi. Sınır Ötesi Bir Aşk Hikayesi Gezinin son günü, Batum'a geçerek sınır ötesi bir deneyim yaşadık. Buranın en büyüleyici yanı ise şüphesiz Ali ve Nino'nun efsanevi aşkını simgeleyen heykelleriydi. Birbirlerine kavuşmaya çalışan, ama asla birleşemeyen bu iki heykel, aşkın ve özlemin en güzel sembollerinden biriydi. Dönüş yolculuğumuz Artvin ve Erzurum'un tanıtım turlarıyla başladı. Gece, Erzurum'un meşhur cağ kebabı ve ardından yeni kızartılmış, sıcacık kadayıf dolmasıyla taçlandı. Bu lezzet şöleni, Karadeniz'in huzurlu atmosferini içimizde taşıyarak dönüş yoluna koyulmamız için harika bir kapanıştı. Şimdi şehir hayatına geri dönüyoruz. Ama aklımızda o yemyeşil dağlar, o hırçın dalgalar, o samimi insanlar var. En önemlisi de, doğanın bedenimiz ve ruhumuz için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladık. Bu gezi, sadece bir tatil değil, aynı zamanda ruhumuza iyi gelen bir terapiydi. Şehrin koşturmacasında kaybolduğumuzda, Karadeniz'in huzurlu kucağını hatırlayacağız. Bu unutulmaz yolculukta emeği geçen herkese gönülden teşekkür etmek isterim. Özellikle Gaziantep Nazende Tur'un sahibi Memik Düzdal beyefendiye ve gezi boyunca ilgisini ve bilgisini bizden esirgemeyen rehberimiz Fevzi Erdoğan'a sonsuz şükranlarımı sunarım. Onların profesyonelliği ve güler yüzü, Karadeniz'in o eşsiz güzelliğini keşfederken yaşadığımız her anı daha da anlamlı kıldı. Her bir personel, bu macerayı bizim için konforlu ve unutulmaz kılmak adına büyük bir özveri gösterdi. Sevgili okurlar, doğanın bu benzersiz terapi gücünü bizzat yaşamanız için bu satırları yazıyorum. Şehrin stresi ve kalabalığından yorulduğunuzu hissettiğinizde, Karadeniz'in yemyeşil dağları, hırçın dereleri ve samimi insanları sizi bekliyor. Sezon bitmeden, sonbaharın o eşsiz renkleriyle buluşmadan önce, rotanızı Karadeniz'e çevirin. Kendinize bir iyilik yapın, o eşsiz doğada hem bedeninizi hem de ruhunuzu dinlendirin. Bu, sadece bir tatil değil, kendinize yaptığınız bir yatırım olacak.
Ekleme Tarihi: 31 Ağustos 2025 -Pazar

Doğanın Terapi Gücü: Karadeniz'in Huzurlu Kucağında Bir Yolculuk

Şehir hayatının o bitmek bilmeyen koşturmacasından kaçıp, doğanın iyileştirici gücüne sığınmak... İşte tam olarak bu duyguyla, üniversiteden hocalarımızın olduğu bir grup gezgin olarak Gaziantep'ten Pazartesi günü yola çıktık. İstikametimiz, yemyeşil doğası, hırçın denizi ve eşsiz kültürüyle bilinen Karadeniz'di. Bu gezi, sadece yeni yerler görmek değil, aynı zamanda ruhumuza iyi gelecek bir terapi seansıydı.

İlk durağımız olan Amasya, adeta bizi tarihin derinliklerine çekti. Gezimiz Ferhat ile Şirin ziyareti ve güzel bir serpme kahvaltı ile başladı. Kral Kaya Mezarları'nın ihtişamı, Şehzadeler Şehri'nin mistik havası ve Yeşilırmak'ın kenarında sıralanan Yalıboyu Evleri, bizi büyülerken, şehrin dingin atmosferi içimize huzur doldurdu. Amasya'dan ayrılırken, Samsun'u panoramik bir şekilde geçtik ve Karadeniz'in sahil şeridini boydan boya kat etmeye başladık. Terme, Ünye, Fatsa ve Ordu... Her biri, kendine has güzellikleriyle bizi selamladı. Özellikle Ordu'da teleferikle çıktığımız Boztepe'den gördüğümüz manzara, kelimelerle tarif edilemezdi. Ayaklarımızın altında uzanan şehir, masmavi denizle birleşirken, bulutların dansına şahit olmak, ruhumuza iyi geldi.

Yolculuğumuzun duygusal ve coşkulu anları, araçta yankılanan Karadeniz türküleriyle daha da anlam kazandı. Bir yandan kemençenin o içli sesiyle hüzünlenirken, diğer yandan hareketli ezgileriyle coşup ilerliyorduk. Trabzon'a geldiğimizde, tarihi ve kültürel zenginliklerini panoramik bir turla keşfettik. Memleketimizdeki sevdiklerimiz için meşhur Vakfıkebir Ekmeği'ni almayı ihmal etmedik. Sürmene Bıçak Fabrikası'nda dinlediğimiz esprili sunumlar, Çay Fabrikası'nda horon oynadığımız keyifli anlar ve Uzungöl ile Karester Yaylası'nın o nefes kesici manzarası, bu yolculuğu unutulmaz kılan anlardan sadece birkaçıydı.

Yolculuğumuzun en büyüleyici anlarından biri de şüphesiz Uzungöl'deydi. Yeşilin her tonunun gölün turkuaz sularına yansıdığı, sisli dağların adeta tablo gibi gölü çevrelediği bir manzarayla karşılaştık. Yüksek tepelerin arasında saklanmış bu doğa harikası, etrafını saran ahşap evleri ve yemyeşil çam ormanlarıyla birleşerek bizi adeta bir masal diyarında hissettirdi. Göl kenarında yaptığımız yürüyüşler ve temiz havayı içimize çekmek, şehir hayatının tüm yorgunluğunu üzerimizden aldı. Uzungöl, sadece bir göl değil, aynı zamanda ruhumuzu besleyen, içimize huzur dolduran eşsiz bir sığınaktı. Burada geçirdiğimiz her an, doğanın iyileştirici gücüne olan inancımızı bir kez daha pekiştirdi.

Doğanın Kucağında Bir Terapi

Ama Rize... Rize, bambaşka bir hikayeydi. Burası, doğanın terapi gücünü en derinden hissettiğimiz yer oldu. Ayder Yaylası'na giden o dar ve virajlı yollardan geçerken, her köşe başında karşımıza çıkan şelaleler, yemyeşil doğanın en güzel sürprizleriydi. Çeçeva Çay Bahçesi'nde oturup, o büyüleyici manzaraya karşı içtiğimiz demli çayın tadı damağımızda kaldı. Hemen yakınındaki Polovit Şelalesi'nin sesi, içimizdeki tüm gürültüyü susturdu. Gözlerimizi kapatıp, sadece suyun sesini dinlemek, beden ve ruhumuzun dinlendiğini hissetmek harikaydı. Daha sonra, iki yakayı birleştiren "Sevdaluk Köprüsü"ne vardık. Köprüden geçerken, Karadeniz'in bu eşsiz coğrafyasının kalbimizde uyandırdığı aşkı hissettik.

Ve Ayder Yaylası... İşte burası, doğanın insana sunduğu en büyük hediyeydi. Sisli dağların eteklerinde, yemyeşil çayırların ve ahşap evlerin arasında yürümek, adeta bir masalın içindeymişiz gibi hissettirdi. Buranın havasını ciğerlerimize çekerken, içimizde biriken tüm stresi dışarı attığımızı fark ettik. Ayder Yaylası'nda zaman durmuş gibiydi. Ne şehir hayatının telaşı vardı, ne de yetişilecek bir yer. Sadece dinginlik ve huzur...

Fırtına Deresi'nin kenarında, mısır ekmeği eşliğinde yediğimiz balığın lezzeti ise bu anı daha da özel kıldı. Doğanın cömertliğine bir kez daha hayran kaldık. Bu eşsiz yolculukta, Nazende Tur Rehberi Fevzi Erdoğan'ın bilgi birikimi ve samimi ilgisi, gezimizi daha da keyifli hale getirdi.

Sınır Ötesi Bir Aşk Hikayesi

Gezinin son günü, Batum'a geçerek sınır ötesi bir deneyim yaşadık. Buranın en büyüleyici yanı ise şüphesiz Ali ve Nino'nun efsanevi aşkını simgeleyen heykelleriydi. Birbirlerine kavuşmaya çalışan, ama asla birleşemeyen bu iki heykel, aşkın ve özlemin en güzel sembollerinden biriydi.

Dönüş yolculuğumuz Artvin ve Erzurum'un tanıtım turlarıyla başladı. Gece, Erzurum'un meşhur cağ kebabı ve ardından yeni kızartılmış, sıcacık kadayıf dolmasıyla taçlandı. Bu lezzet şöleni, Karadeniz'in huzurlu atmosferini içimizde taşıyarak dönüş yoluna koyulmamız için harika bir kapanıştı.

Şimdi şehir hayatına geri dönüyoruz. Ama aklımızda o yemyeşil dağlar, o hırçın dalgalar, o samimi insanlar var. En önemlisi de, doğanın bedenimiz ve ruhumuz için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladık. Bu gezi, sadece bir tatil değil, aynı zamanda ruhumuza iyi gelen bir terapiydi. Şehrin koşturmacasında kaybolduğumuzda, Karadeniz'in huzurlu kucağını hatırlayacağız.

Bu unutulmaz yolculukta emeği geçen herkese gönülden teşekkür etmek isterim. Özellikle Gaziantep Nazende Tur'un sahibi Memik Düzdal beyefendiye ve gezi boyunca ilgisini ve bilgisini bizden esirgemeyen rehberimiz Fevzi Erdoğan'a sonsuz şükranlarımı sunarım. Onların profesyonelliği ve güler yüzü, Karadeniz'in o eşsiz güzelliğini keşfederken yaşadığımız her anı daha da anlamlı kıldı. Her bir personel, bu macerayı bizim için konforlu ve unutulmaz kılmak adına büyük bir özveri gösterdi.

Sevgili okurlar, doğanın bu benzersiz terapi gücünü bizzat yaşamanız için bu satırları yazıyorum. Şehrin stresi ve kalabalığından yorulduğunuzu hissettiğinizde, Karadeniz'in yemyeşil dağları, hırçın dereleri ve samimi insanları sizi bekliyor. Sezon bitmeden, sonbaharın o eşsiz renkleriyle buluşmadan önce, rotanızı Karadeniz'e çevirin. Kendinize bir iyilik yapın, o eşsiz doğada hem bedeninizi hem de ruhunuzu dinlendirin. Bu, sadece bir tatil değil, kendinize yaptığınız bir yatırım olacak.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve radikalgazete.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Mustafa Kırlangıç
(05.09.2025 09:21 - #179)
İlk fırsatta gitmeyi umuyorum inşallah. Saygılarımla....
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve radikalgazete.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.