Gaziantep'in bereketli topraklarında, her yeni gün bir telaşla başlar. Sabahın ilk ışıklarıyla uyanan şehir, fıstık ağaçlarının yeşilini, baklavanın şerbetini, kebapların dumanını içine çeker. Bu topraklarda yaşayan her bir birey, aslında sessiz sedasız bir başarı hikayesi yazar. Tıpkı o fıstık ağaçları gibi; sabırla, inatla, durmaksızın...
Başarı, çoğu zaman büyük hedeflerle, devasa adımlarla ilişkilendirilir. Oysa asıl başarı, küçük adımlarla başlar ve sürdürülebilir bir motivasyonla beslenir. "Herkes sakız çiğner ama Ayşe hanım gibi kimse patlatamaz" deriz ya, işte o Ayşe hanım olmak, sıradan bir işi bile ustalığa dönüştürmektir. Bu sadece zanaatkarlıkta değil, hayatın her alanında geçerlidir. Bir öğrencinin derslerine sarılması, bir esnafın sabahın erken saatlerinde dükkanını açması, bir annenin evlatlarına kol kanat germesi... Hepsi, kendi Ayşe hanım'lıklarını, kendi benzersiz patlatışlarını sergiler.
Peki, bu motivasyon denilen sihirli güç nereden gelir? Bazen bir hayalden, bazen bir zorunluluktan, bazen de sadece içimizdeki "daha iyisini yapma" arzusundan. Tıpkı o fıstık ağacının, toprağın her zerresinden besin çekip en kaliteli ürünü verme çabası gibi. Düşünsenize, bir fıstık ağacı kuraklığa rağmen meyve verir, çünkü kökleri derindir, tutunacak bir dalı hep vardır. İşte bizim motivasyonumuz da böyle olmalı; zorluklar karşısında yılmamalı, içimizdeki o derin köklere tutunmalıyız.
Büyüklerden Hikmet Damlaları
Bu topraklarda yüzlerce yıldır yaşayan atalarımız, sadece maddi dünyayı değil, manevi dünyayı da inşa etmeyi bilmişlerdir. İslam büyüklerinin sözleri, motivasyonumuzu besleyen, başarıya giden yolda bize ışık tutan fenerler gibidir. Hz. Mevlâna'nın "Dün geçti, dünden çok sözler var. Bugün yeni şeyler söylemek lazım" sözü, bizi sürekli yenilenmeye, geçmişin hatalarından ders çıkarıp geleceğe odaklanmaya davet eder. Bu, tam da o "Ayşe hanım gibi patlatma" ruhunu yansıtır; her gün daha iyisini yapma, kendini aşma azmi.
Yine İmam-ı Gazali'nin "İlim üç kısımdır: Bildiğin, bildiğini bildiğin, bilmediğini bildiğin" sözü, tevazunun ve sürekli öğrenmenin önemini vurgular. Başarıya ulaşmak için sadece çalışmak yetmez, aynı zamanda eksiklerimizi bilmek, kendimizi geliştirmeye açık olmak gerekir. Bilmediğimiz her şey, bizi yeni keşiflere ve yeni başarılara götürebilecek birer kapıdır. Bu sözler, sadece dini birer öğüt değil, aynı zamanda kişisel gelişim ve motivasyon için evrensel reçetelerdir.
Terzi Amca'nın İğne Oyası Gibi Hikayesi
Şimdi size, bu toprakların o eşsiz ruhunu anlatan, küçük ama ibretlik bir hikaye anlatmak istiyorum. Gaziantep'in eski çarşılarından birinde, yaşı seksenlere dayanmış bir terzi amca vardı. Yıllarını dikiş makinesinin başında geçirmiş, her bir elbiseye sanki bir ruh üflemişti. Çoğu zaman gecenin geç saatlerine kadar çalışır, iğnesinin sesi çarşıda yankılanırdı.
Bir gün genç bir çırak, Terzi Amca'ya sordu: "Amca, yıllardır bu işi yapıyorsun, hiç yorulmuyor musun? Nereden geliyor bu azim?"
Terzi Amca gülümsedi, gözlerinin içi parladı. "Evlat," dedi, "benim her diktiğim elbise, aslında bir hayaldir. Bir düğün elbisesi, bir annenin evladına diktirdiği bayramlık, bir babanın iş kıyafeti... Her biri, bir kişinin beklentisi, bir umududur. Ben iğnemi her batırdığımda, sadece kumaşı değil, o hayali de dikiyorum. Ve biliyor musun, en büyük motivasyonum, o elbise bittiğinde müşterimin yüzündeki tebessüm oluyor. İşte o tebessüm, benim için en büyük başarıdır. Tıpkı o 'fıstıki yeşil' gibi, eksik kalan her şeyi tamamlayan o son dokunuş..."
Terzi Amca sözlerine devam etti: "Gençken, ben de acele eder, bir an önce bitirip işi savuşturmak isterdim. Ama bir gün ustam bana 'Herkes iğne tutar ama sen Ayşe hanım gibi işleyemezsen, senin iğnenin ne kıymeti kalır?' dedi. O günden sonra anladım ki, önemli olan işi yapmak değil, işi layıkıyla, aşkla yapmakmış. İşte bu beni hep daha iyi olmaya itti."
Bir Anı: Diyanet Gençlik Merkezi'nden Yansıyanlar
Eşim, Kuran Kursu Öğreticisi olması hasebiyle, gençlerle ve onların manevi gelişimleriyle sıkça iç içe olur. Kendisinden dinlediğim bir anı var ki, bu atasözlerinin ve Terzi Amca'nın hikayesinin ne kadar güncel ve anlamlı olduğunu bir kez daha gösterdi bana.
Geçtiğimiz günlerde, Gaziantep eşrafından, şehrimizin değerli büyüklerinden Abdulkadir Konukoğlu, Diyanet Gençlik Merkezi'ni ziyaret etmişti. Orada, üniversiteli, hafızlık yapan pırıl pırıl genç kızlarla bir araya gelmiş, onlara başarı ve motivasyon üzerine çok kıymetli nasihatlerde bulunmuştu.
Eşim anlattığına göre, Abdulkadir Bey sözlerinin bir yerinde, o meşhur Gaziantep atasözünü kullanmış: "Herkes sakız çiğner ama Ayşe hanım gibi kimse patlatamaz." Salonu derin bir sessizlik kaplamıştı. Sonra Abdulkadir Bey, bu sözü açımlamaya başladı. "Kızlarım," dedi, "hafızlık, Kur'an'ı ezberlemek sadece kelimeleri zihne kazımak değildir. Onu anlamak, yaşamak, nefes nefese bile doğru okuyabilmektir. Tıpkı sakız çiğneyen herkesin aynı sesi çıkaramadığı gibi, hafızlık da sadece ezberlemekten ibaret değildir. Önemli olan, o Ayşe hanım gibi, Kur'an'ı sadece ezberlemekle kalmayıp, onu ruhunuzda hissetmek, hayatınızda yaşamak ve sesinizle gönüllere dokunabilmektir. İşte o zaman, sizin yaptığınız hafızlık, diğerlerinden ayrılır, bir 'patlatış' olur. Bu, sadece hafızlık için değil, hayatınızdaki her hedef için geçerli. Hangi işi yaparsanız yapın, sıradan olmayın. İçinizdeki Ayşe hanımı bulun ve o işi gerçekten 'patlatın'!"
Bu sözler, genç kızların gözlerindeki ışıltıyı artırmıştı. O gün orada, Abdulkadir Bey'in tecrübesi ve hikmetiyle harmanlanmış bu nasihat, sadece hafızlık yapanlara değil, hepimize başarı ve motivasyonun derinlemesine ne anlama geldiğini bir kez daha hatırlattı. Benim için de eşimden dinlediğim bu anı, kendi hayatımdaki zorluklar karşısında o "fıstıki yeşili" bulma arayışımda yeni bir ilham kaynağı oldu.
Bu hikaye, başarı ve motivasyonun sadece büyük hedeflerle değil, her gün yaptığımız küçük işlerdeki özenle, samimiyetle ve insanlara dokunma arzusuyla da yakından ilgili olduğunu gösterir. Hayat, "bütün renkleri boyadık da fıstıki yeşil kaldı" dediğimiz anlarla doludur. Bazen her şey yoluna girmiş gibi görünürken, hala tamamlanması gereken, belki de en kıymetli parça eksik kalır. İşte tam da bu noktada motivasyon devreye girer. Yorgun düştüğümüzde bizi ayağa kaldıran, pes etmeye yaklaştığımızda "bir adım daha" dememizi sağlayan, o eksik fıstıki yeşili tamamlama arzusudur.