MEHMET SÖNERCAN
Köşe Yazarı
MEHMET SÖNERCAN
 

Varlık Anlayışından Doğan Farklar : Gazze Örneği

Medeniyetlerin temelini oluşturan varlık anlayışı, onların düşünce biçimlerini, değerlerini ve toplumsal yapılarını şekillendirir. Bu bağlamda, ruh, akıl ve nefs kavramları üzerinden Batı ve İslam medeniyetleri arasındaki derin farklılıkları anlamak mümkündür. Varlık Anlayışındaki Temel Ayrım İslam düşüncesi, canlıları şu şekilde sınıflandırır: • Hayvanlarda ruh ve nefs vardır, akıl yoktur. Onlar içgüdüleriyle hareket ederler. • Meleklerde akıl ve ruh vardır, nefs yoktur. Onlar saf akıl ve irfan ile hareket eder, ilahi emirlere mutlak itaat içindedirler. • İnsanlarda hem akıl, hem ruh, hem de nefs vardır. Bu üçlü yapı, insana özel bir konum ve sorumluluk yükler. İnsan, nefsini aklının rehberliği ve ruhunun ilahi bağlantısıyla dengelemekle yükümlüdür. Bu anlayış, İslam medeniyetinde insanın yalnızca maddi değil, aynı zamanda manevi ve akli boyutlarıyla bir bütün olarak ele alınmasını sağlar. İnsanın nefsini terbiye etme, aklını doğru kullanma ve ruhunu yüceltme çabası, bireysel ve toplumsal gelişimin temelini oluşturur. Bilim, sanat, hukuk ve ahlak, bu bütünsel varlık anlayışı içinde şekillenir. Batı medeniyeti ise, özellikle Aydınlanma ve sonrasında aklı ve maddeyi ön plana çıkaran bir yol izlemiştir. Antik Yunan felsefesinden gelen rasyonalist ve seküler eğilimler, zamanla Hristiyan teolojisinin etkisini azaltmış ve bireycilik, özgürlük ve dünyevi başarı gibi kavramları merkeze almıştır. Bu durum, Batı'da bilim ve teknolojide büyük atılımlara yol açsa da, bazı eleştirilere göre manevi bir boşluğa veya bireysel bunalımlara da neden olmuştur.   Felsefe ve Bilim Yaklaşımı İslam Medeniyeti: İslam düşüncesinde akıl, vahiyle çelişmeyen ve vahyi destekleyen bir araç olarak görülür. Bilimsel bilgi, evrenin yaratıcısının bir eseri olarak kabul edilir ve bu bilgiye ulaşmak, Allah'ı daha iyi anlamanın bir yolu olarak değerlendirilir. Bu nedenle İslam medeniyetinde matematik, tıp, astronomi gibi alanlarda önemli ilerlemeler kaydedilmiş, gözlem ve deneye dayalı bilimsel metodolojiler geliştirilmiştir. Ancak bu bilimsel çaba, genellikle manevi bir amaçla iç içe olmuştur. İbn Sina, Harizmi, İbn Heysem gibi alimler, hem bilimsel hem de felsefi ve dini bir bakış açısıyla eserler vermişlerdir. Batı Medeniyeti: Batı'da felsefe ve bilim, genellikle dinden bağımsız bir zeminde gelişme eğilimi göstermiştir. Özellikle Rönesans ve Reformasyon sonrası dönemde, akılcılık ve ampirizm (deneycilik) ön plana çıkmıştır. Bilim, doğayı kontrol etme ve dönüştürme aracı olarak görülmüş, bu da teknolojik gelişmelere zemin hazırlamıştır. Descart, Bacon, Newton gibi düşünürler ve bilim insanları, gözlem, deney ve matematiksel çıkarımlarla bilimin yönünü değiştirmişlerdir. Bu süreçte, insan merkezli bir dünya görüşü benimsenmiş ve doğa, insanın hizmetine sunulacak bir nesne olarak algılanmıştır.   Toplumsal Yapı ve Değerler İslam medeniyetinde toplumsal yapı, bireyin ruhi ve ahlaki gelişimi üzerine kuruludur. Adalet, yardımlaşma, dayanışma ve eşitlik gibi değerler ön plandadır. Toplum, tek bir beden gibi işleyen, üyelerinin birbirine karşı sorumlulukları olan bir bütün olarak görülür. Sömürgecilikten uzak, hoşgörüye dayalı bir yönetim anlayışı benimsenmiştir. Din, hukukun, ahlakın ve sosyal yaşamın temel kaynağıdır. Batı medeniyeti, özellikle modern dönemde bireysel özgürlükleri ve hakları merkeze almıştır. Toplumsal düzen, bireylerin özgür iradeleriyle bir araya gelmesi ve sözleşmelerle yönetilmesi üzerine kuruludur. Ancak bu birey merkezli yaklaşım, bazı durumlarda sosyal adaletsizliklere, materyalizme ve tüketim odaklı bir yaşama da yol açmıştır. Küreselleşme ve teknolojik ilerlemelerle birlikte Batı medeniyeti, etkisini tüm dünyaya yaymış, ancak bu yayılımın beraberinde getirdiği bazı etik ve çevresel sorunlar da tartışılmaya başlanmıştır. Güncel Olaylar ve Medeniyet Anlayışları: Gazze Örneği Bu medeniyetler arasındaki varlık anlayışı farklılıkları, günümüzdeki uluslararası olaylara verilen tepkilerde de kendini gösterir. Örneğin, Gazze'de yaşanan olaylarda Batı medeniyetinin büyük ölçüde seyirci kalması veya tek taraflı bir tutum sergilemesi, bu medeniyetin akla ve maddeye aşırı odaklanmasının bir sonucu olarak yorumlanabilir. Maddi çıkarların, jeopolitik hesapların ve güç dengelerinin, insan hayatının kutsallığı ve evrensel adalet gibi kavramların önüne geçebilmesi, Batı'daki rasyonalist ve seküler düşüncenin bir uzantısı olarak görülebilir. İslam medeniyetinin ruh ve nefs boyutlarını da içeren bütüncül insan anlayışı, acı çeken insanlara karşı daha yüksek bir empati ve ahlaki sorumluluk duygusu beslemeyi hedefler. Oysa Batı'daki madde ve akıl merkezli yaklaşım, bazen kriz anlarında soyut insani değerler yerine somut siyasi ve ekonomik faydaları önceliklendirebilir. Gazze örneği, bu farklı yaklaşımların trajik sonuçlarını gözler önüne sermektedir: bir tarafta insanlık dramına karşı duyulan derin kaygı ve tepki, diğer tarafta ise bu dram karşısında eylemsiz kalmayı veya belirli çıkarlar doğrultusunda hareket etmeyi tercih eden bir tutum. Bu bağlamda, İslam düşüncesinin insan ve varlık anlayışına ışık tutan önemli bir söz, Mevlana Celaleddin-i Rumi'ye aittir: "Ten kafestir, ruh kuş. Kafes yıpranır, kuş uçar gider." Bu söz, insanın sadece maddeden ibaret olmadığını, asıl değerinin ruhunda yattığını ve bedenin geçici bir barınak olduğunu vurgular. İslam medeniyetinin manevi boyuta verdiği önemi, Batı'nın maddeye odaklanan yaklaşımından ayıran temel felsefeyi özetler niteliktedir. Bu perspektif, Gazze gibi olaylarda duyulan derin insani acının temelinde, yalnızca bedensel kayıpların değil, aynı zamanda ruhların çektiği ızdırabın da yattığına işaret eder. Günümüz Meselelerini Anlamak: "Medeniyeti Doğru Okumak" Semineri Bu derinlemesine analiz, İlim Yayma Cemiyeti Gaziantep Şubesi tarafından düzenlenen Marifet Sohbetleri'ne bu hafta katılan kıymetli hocamız Prof. Dr. Yakup Bulut'un "Medeniyeti Doğru Okumak" konulu seminerinde ele aldığı konularla da paralellik göstermektedir. Prof. Dr. Bulut, günümüz meselelerini anlamamız için Batı ve kendi medeniyetimizden örnekler vererek, bu iki farklı varlık anlayışının uluslararası ilişkiler ve toplumsal olaylar üzerindeki etkilerini aydınlatmıştır. Seminer, medeniyetler arası bu temel farkların güncel olaylara nasıl yansıdığını kavramamız adına önemli bir perspektif sunmuştur. Özetle, Batı medeniyeti ve İslam medeniyeti arasındaki en temel farklardan biri, insan ve varlık anlayışlarında yatar. İslam, insanı akıl, ruh ve nefs üçlemesiyle bütüncül bir varlık olarak ele alırken, Batı medeniyeti giderek daha çok akla ve maddeye odaklanmıştır. Bu farklılık, iki medeniyetin bilim, felsefe, sanat ve toplumsal yaşamdaki önceliklerini ve gelişim yönlerini belirlemiştir. Gazze gibi güncel krizler, bu temel varlık anlayışı farklılıklarının uluslararası ilişkilerdeki yansımalarını ve etik ikilemleri açıkça ortaya koymaktadır. Sizce bu farklılıklar, gelecekteki küresel sorunlara çözüm bulma kapasitemizi nasıl etkileyecek?
Ekleme Tarihi: 10 Ağustos 2025 -Pazar

Varlık Anlayışından Doğan Farklar : Gazze Örneği

Medeniyetlerin temelini oluşturan varlık anlayışı, onların düşünce biçimlerini, değerlerini ve toplumsal yapılarını şekillendirir. Bu bağlamda, ruh, akıl ve nefs kavramları üzerinden Batı ve İslam medeniyetleri arasındaki derin farklılıkları anlamak mümkündür.
Varlık Anlayışındaki Temel Ayrım
İslam düşüncesi, canlıları şu şekilde sınıflandırır:

• Hayvanlarda ruh ve nefs vardır, akıl yoktur. Onlar içgüdüleriyle hareket ederler.
• Meleklerde akıl ve ruh vardır, nefs yoktur. Onlar saf akıl ve irfan ile hareket eder, ilahi emirlere mutlak itaat içindedirler.
• İnsanlarda hem akıl, hem ruh, hem de nefs vardır. Bu üçlü yapı, insana özel bir konum ve sorumluluk yükler. İnsan, nefsini aklının rehberliği ve ruhunun ilahi bağlantısıyla dengelemekle yükümlüdür.
Bu anlayış, İslam medeniyetinde insanın yalnızca maddi değil, aynı zamanda manevi ve akli boyutlarıyla bir bütün olarak ele alınmasını sağlar. İnsanın nefsini terbiye etme, aklını doğru kullanma ve ruhunu yüceltme çabası, bireysel ve toplumsal gelişimin temelini oluşturur. Bilim, sanat, hukuk ve ahlak, bu bütünsel varlık anlayışı içinde şekillenir.
Batı medeniyeti ise, özellikle Aydınlanma ve sonrasında aklı ve maddeyi ön plana çıkaran bir yol izlemiştir. Antik Yunan felsefesinden gelen rasyonalist ve seküler eğilimler, zamanla Hristiyan teolojisinin etkisini azaltmış ve bireycilik, özgürlük ve dünyevi başarı gibi kavramları merkeze almıştır. Bu durum, Batı'da bilim ve teknolojide büyük atılımlara yol açsa da, bazı eleştirilere göre manevi bir boşluğa veya bireysel bunalımlara da neden olmuştur.
 

Felsefe ve Bilim Yaklaşımı
İslam Medeniyeti: İslam düşüncesinde akıl, vahiyle çelişmeyen ve vahyi destekleyen bir araç olarak görülür. Bilimsel bilgi, evrenin yaratıcısının bir eseri olarak kabul edilir ve bu bilgiye ulaşmak, Allah'ı daha iyi anlamanın bir yolu olarak değerlendirilir. Bu nedenle İslam medeniyetinde matematik, tıp, astronomi gibi alanlarda önemli ilerlemeler kaydedilmiş, gözlem ve deneye dayalı bilimsel metodolojiler geliştirilmiştir. Ancak bu bilimsel çaba, genellikle manevi bir amaçla iç içe olmuştur. İbn Sina, Harizmi, İbn Heysem gibi alimler, hem bilimsel hem de felsefi ve dini bir bakış açısıyla eserler vermişlerdir.
Batı Medeniyeti: Batı'da felsefe ve bilim, genellikle dinden bağımsız bir zeminde gelişme eğilimi göstermiştir. Özellikle Rönesans ve Reformasyon sonrası dönemde, akılcılık ve ampirizm (deneycilik) ön plana çıkmıştır. Bilim, doğayı kontrol etme ve dönüştürme aracı olarak görülmüş, bu da teknolojik gelişmelere zemin hazırlamıştır. Descart, Bacon, Newton gibi düşünürler ve bilim insanları, gözlem, deney ve matematiksel çıkarımlarla bilimin yönünü değiştirmişlerdir. Bu süreçte, insan merkezli bir dünya görüşü benimsenmiş ve doğa, insanın hizmetine sunulacak bir nesne olarak algılanmıştır.
 
Toplumsal Yapı ve Değerler
İslam medeniyetinde toplumsal yapı, bireyin ruhi ve ahlaki gelişimi üzerine kuruludur. Adalet, yardımlaşma, dayanışma ve eşitlik gibi değerler ön plandadır. Toplum, tek bir beden gibi işleyen, üyelerinin birbirine karşı sorumlulukları olan bir bütün olarak görülür. Sömürgecilikten uzak, hoşgörüye dayalı bir yönetim anlayışı benimsenmiştir. Din, hukukun, ahlakın ve sosyal yaşamın temel kaynağıdır.
Batı medeniyeti, özellikle modern dönemde bireysel özgürlükleri ve hakları merkeze almıştır. Toplumsal düzen, bireylerin özgür iradeleriyle bir araya gelmesi ve sözleşmelerle yönetilmesi üzerine kuruludur. Ancak bu birey merkezli yaklaşım, bazı durumlarda sosyal adaletsizliklere, materyalizme ve tüketim odaklı bir yaşama da yol açmıştır. Küreselleşme ve teknolojik ilerlemelerle birlikte Batı medeniyeti, etkisini tüm dünyaya yaymış, ancak bu yayılımın beraberinde getirdiği bazı etik ve çevresel sorunlar da tartışılmaya başlanmıştır.
Güncel Olaylar ve Medeniyet Anlayışları: Gazze Örneği
Bu medeniyetler arasındaki varlık anlayışı farklılıkları, günümüzdeki uluslararası olaylara verilen tepkilerde de kendini gösterir. Örneğin, Gazze'de yaşanan olaylarda Batı medeniyetinin büyük ölçüde seyirci kalması veya tek taraflı bir tutum sergilemesi, bu medeniyetin akla ve maddeye aşırı odaklanmasının bir sonucu olarak yorumlanabilir. Maddi çıkarların, jeopolitik hesapların ve güç dengelerinin, insan hayatının kutsallığı ve evrensel adalet gibi kavramların önüne geçebilmesi, Batı'daki rasyonalist ve seküler düşüncenin bir uzantısı olarak görülebilir.
İslam medeniyetinin ruh ve nefs boyutlarını da içeren bütüncül insan anlayışı, acı çeken insanlara karşı daha yüksek bir empati ve ahlaki sorumluluk duygusu beslemeyi hedefler. Oysa Batı'daki madde ve akıl merkezli yaklaşım, bazen kriz anlarında soyut insani değerler yerine somut siyasi ve ekonomik faydaları önceliklendirebilir. Gazze örneği, bu farklı yaklaşımların trajik sonuçlarını gözler önüne sermektedir: bir tarafta insanlık dramına karşı duyulan derin kaygı ve tepki, diğer tarafta ise bu dram karşısında eylemsiz kalmayı veya belirli çıkarlar doğrultusunda hareket etmeyi tercih eden bir tutum.

Bu bağlamda, İslam düşüncesinin insan ve varlık anlayışına ışık tutan önemli bir söz, Mevlana Celaleddin-i Rumi'ye aittir:

"Ten kafestir, ruh kuş. Kafes yıpranır, kuş uçar gider."

Bu söz, insanın sadece maddeden ibaret olmadığını, asıl değerinin ruhunda yattığını ve bedenin geçici bir barınak olduğunu vurgular. İslam medeniyetinin manevi boyuta verdiği önemi, Batı'nın maddeye odaklanan yaklaşımından ayıran temel felsefeyi özetler niteliktedir. Bu perspektif, Gazze gibi olaylarda duyulan derin insani acının temelinde, yalnızca bedensel kayıpların değil, aynı zamanda ruhların çektiği ızdırabın da yattığına işaret eder.

Günümüz Meselelerini Anlamak: "Medeniyeti Doğru Okumak" Semineri

Bu derinlemesine analiz, İlim Yayma Cemiyeti Gaziantep Şubesi tarafından düzenlenen Marifet Sohbetleri'ne bu hafta katılan kıymetli hocamız Prof. Dr. Yakup Bulut'un "Medeniyeti Doğru Okumak" konulu seminerinde ele aldığı konularla da paralellik göstermektedir. Prof. Dr. Bulut, günümüz meselelerini anlamamız için Batı ve kendi medeniyetimizden örnekler vererek, bu iki farklı varlık anlayışının uluslararası ilişkiler ve toplumsal olaylar üzerindeki etkilerini aydınlatmıştır. Seminer, medeniyetler arası bu temel farkların güncel olaylara nasıl yansıdığını kavramamız adına önemli bir perspektif sunmuştur.

Özetle, Batı medeniyeti ve İslam medeniyeti arasındaki en temel farklardan biri, insan ve varlık anlayışlarında yatar. İslam, insanı akıl, ruh ve nefs üçlemesiyle bütüncül bir varlık olarak ele alırken, Batı medeniyeti giderek daha çok akla ve maddeye odaklanmıştır. Bu farklılık, iki medeniyetin bilim, felsefe, sanat ve toplumsal yaşamdaki önceliklerini ve gelişim yönlerini belirlemiştir. Gazze gibi güncel krizler, bu temel varlık anlayışı farklılıklarının uluslararası ilişkilerdeki yansımalarını ve etik ikilemleri açıkça ortaya koymaktadır.
Sizce bu farklılıklar, gelecekteki küresel sorunlara çözüm bulma kapasitemizi nasıl etkileyecek?

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve radikalgazete.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Güler
(11.08.2025 10:07 - #171)
Tespitler güzel ufuk açıcı olmuş.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve radikalgazete.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.