MEHMET SÖNERCAN
Köşe Yazarı
MEHMET SÖNERCAN
 

Kalplerin Keşfi: Kutlu Bir Sefer Çanakkale!

  29 Temmuz 2025 Salı günü, Gaziantep'ten Çanakkale'ye doğru, sadece fiziksel bir yolculuk değil, aynı zamanda kalplerimizin derinliklerine, tarihin en şanlı sayfalarına doğru kutlu bir sefere çıktık. Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu'nun vizyoner liderliği ve eşsiz destekleriyle, başta gençlerimiz olmak üzere birçok hemşehrimiz, bu aziz toprakları ziyaret etme ayrıcalığına erişti. Gaziantep'ten havalanan uçağımızla konforlu bir yolculuk yaparken, üç öğün yemeğimizden diğer tüm ihtiyaçlarımıza kadar her şey belediyemiz tarafından büyük bir titizlikle ve cömertçe karşılandı. Bu anlamlı ve unutulmaz organizasyon için başta Sayın Başkanımız Mehmet Tahmazoğlu'na ve emeği geçen tüm belediye çalışanlarına şükranlarımızı sunmak, inanın kelimelerle ifade edilemez bir borçtur. Bu seyahat, sıradan bir gezi olmaktan çok öteydi. Her bir adımımızda, toprağın her zerresinde bir destanın izlerini hissettik. Çanakkale; sıradan bir savaşın yaşandığı yer değil, bir milletin var oluş destanının yazıldığı, imanın, fedakârlığın ve vatan sevgisinin zirveye ulaştığı kutsal bir mekandır. Bu topraklar, Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un o ölümsüz dizeleriyle adeta canlanır, nefes alır, bizlere fısıldar: Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı: Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı. Ve Çanakkale ruhunu iliklerimize kadar hissettiğimiz bu topraklarda, Akif’in o ölümsüz mısraları kulaklarımızda yankılanır: ‘Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker, Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.’ Bu dizeler, şehitlerimizin ne kadar yüce bir makamda olduğunu, Çanakkale’nin nasıl bir iman ve fedakârlık destanı yazdığını bizlere bir kez daha hatırlattı. Bugün bizlere düşen, işte bu ruhu yaşamak ve yaşatmaktır. Bu dizeler, Çanakkale'de yatan her bir şehidin kanıyla sulanmış toprakların, bugün üzerlerinde özgürce yürüdüğümüz bu vatanın nasıl bir bedelle kazanıldığını en çarpıcı şekilde anlatır. Orada, metrekareye binlerce merminin düştüğü siperlerde, Mehmetçiğin nasıl bir iman gücüyle, nasıl bir azimle düşmana karşı durduğunu iliklerimize kadar hissettik. Yahya Çavuş'un Destanı: Bir Nesil İçin İlham Kaynağı Çanakkale'ye dair dinlediğimiz sayısız kahramanlık hikayesinden biri, zihinlerimizde ve kalplerimizde derin izler bıraktı: Yahya Çavuş'un destanı. Seddülbahir Cephesi'nde, İngilizlerin ve Fransızların gemilerden açtığı yoğun top ateşi altında, Türk askerleri akıl almaz bir direniş gösteriyordu. Cephenin en sıcak noktalarından birinde, Yahya Çavuş'un birliği şiddetli saldırılar altında büyük kayıplar vermişti. Birliğinin neredeyse tamamı şehit düşmüş, Yahya Çavuş ise ağır yaralı olmasına rağmen tek başına siperde kalmıştı. Etrafındaki tüm arkadaşlarını kaybetmiş olmasına rağmen, elindeki son mermisine kadar direnmeye, vatanın bir karış toprağını bile düşmana teslim etmemeye yemin etmişti. Düşman askerleri siperine adım adım yaklaştığında bile, tükenmiş gücüne rağmen pes etmedi. Tam tersine, elindeki son bombayla kendisini onlara doğru atmaktan çekinmedi. Bu inanılmaz cesaret, bu vatan aşkıyla yoğrulmuş fedakârlık, düşman askerlerini bile hayran bırakmıştı. Bir avuç askeriyle koca bir orduya karşı koyan Yahya Çavuş ve onun gibi isimsiz kahramanlar, düşmana geçit vermeyerek "Çanakkale Geçilmez!" sözünü tarihe altın harflerle yazdırdı. Onun bu eşsiz fedakarlığı, Çanakkale ruhunun en somut örneklerinden sadece biriydi. Bu sadece bir hikaye değil, biz gençlere bırakılan en büyük miras, en kutsal emanettir. Bu hikaye bize gösterdi ki, imanın ve azmin birleştiği yerde, imkansız diye bir şey yoktur. Yahya Çavuş'un ve onun gibi nice şehidin hikayeleri, biz gençlerin sadece geçmişi değil, geleceği de şekillendirecek güce sahip olduğumuzu hatırlatıyor. Onların azmi, bizim için bir yol gösterici olmalı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurmuştur: "Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa dahi dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü ileri derecedeki itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister." (Buhari, Müslim). Bu hadis-i şerif, şehitlerimizin makamını ve gösterdikleri fedakarlığın ne denli yüce olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Onların vatan için canlarını feda etmelerinin ardındaki manevi gücü ve ahiretteki karşılığını en güzel şekilde ifade ediyor. Çanakkale Ruhu: Yarınlara Bir Meşale Çanakkale ruhu, sadece bir tarih dersi değil; vatan sevgisi, fedakârlık, cesaret, birlik ve beraberlik demektir. Bu ruh, sadece geçmişte kalmış bir anı değil, bugünümüzü ve geleceğimizi şekillendirmesi gereken sönmez bir meşaledir. Gençler olarak, bu meşaleyi devralmak, Çanakkale'de verilen o kutlu mücadeleyi tüm benliğimizle anlamak ve gelecek nesillere aktararak yaşatmak bizim en kutsal görevimizdir. Bu ziyaretle bir kez daha derinden anladık ki, bu aziz vatan kolay kazanılmadı, bize altın tepside sunulmadı. Uğruna kanların döküldüğü, canların feda edildiği bu topraklara layık olmak zorundayız. Bizlere düşen, bu vatanın kıymetini bilmek, onu korumak ve yüceltmek için durmadan, yorulmadan çalışmaktır. Yüce bir ahlakla donanarak; ülkemizi her alanda daha ileriye taşımak için gayret göstermeliyiz. Kendi alanlarımızda en iyi olmak için çabalamalı, yeniliklere açık olmalı ve ülkemizin kalkınmasına katkıda bulunmalıyız. Unutmayalım ki, Çanakkale ruhunu içimizde yaşattığımız sürece, karşımıza çıkan hiçbir zorluk bizi yıldıramaz, hiçbir engel bizi durduramaz. Yazımı, büyük şair Necip Fazıl Kısakürek'in o güçlü mısralarıyla bitirmek istiyorum: Kim var diye seslensem, Kimse gelmez biliyorum. Vatan diye çığlık atsam, Hepiniz koşarsınız. Çanakkale'de atılan o "Vatan!" çığlığı, asırlar geçse de yankılanmaya devam edecek. Biz, bu çığlığın bir parçası olmaya, vatanımıza layık evlatlar olmaya, üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye ant içmeliyiz. Bu kutlu sefere çıkan her bir yüreğin, Çanakkale'nin eşsiz ruhunu sonsuza dek yaşatacağına inancım tamdır. Bu topraklara olan borcumuzu ancak çalışarak, üreterek ve vatanımızı her alanda yücelterek ödeyebiliriz. Mehmet Sönercan – 30.07.2025      
Ekleme Tarihi: 02 Ağustos 2025 -Cumartesi

Kalplerin Keşfi: Kutlu Bir Sefer Çanakkale!

 

29 Temmuz 2025 Salı günü, Gaziantep'ten Çanakkale'ye doğru, sadece fiziksel bir yolculuk değil, aynı zamanda kalplerimizin derinliklerine, tarihin en şanlı sayfalarına doğru kutlu bir sefere çıktık. Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu'nun vizyoner liderliği ve eşsiz destekleriyle, başta gençlerimiz olmak üzere birçok hemşehrimiz, bu aziz toprakları ziyaret etme ayrıcalığına erişti. Gaziantep'ten havalanan uçağımızla konforlu bir yolculuk yaparken, üç öğün yemeğimizden diğer tüm ihtiyaçlarımıza kadar her şey belediyemiz tarafından büyük bir titizlikle ve cömertçe karşılandı. Bu anlamlı ve unutulmaz organizasyon için başta Sayın Başkanımız Mehmet Tahmazoğlu'na ve emeği geçen tüm belediye çalışanlarına şükranlarımızı sunmak, inanın kelimelerle ifade edilemez bir borçtur.

Bu seyahat, sıradan bir gezi olmaktan çok öteydi. Her bir adımımızda, toprağın her zerresinde bir destanın izlerini hissettik. Çanakkale; sıradan bir savaşın yaşandığı yer değil, bir milletin var oluş destanının yazıldığı, imanın, fedakârlığın ve vatan sevgisinin zirveye ulaştığı kutsal bir mekandır. Bu topraklar, Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un o ölümsüz dizeleriyle adeta canlanır, nefes alır, bizlere fısıldar:

Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

Ve Çanakkale ruhunu iliklerimize kadar hissettiğimiz bu topraklarda, Akif’in o ölümsüz mısraları kulaklarımızda yankılanır:

‘Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker,
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.’

Bu dizeler, şehitlerimizin ne kadar yüce bir makamda olduğunu, Çanakkale’nin nasıl bir iman ve fedakârlık destanı yazdığını bizlere bir kez daha hatırlattı. Bugün bizlere düşen, işte bu ruhu yaşamak ve yaşatmaktır. Bu dizeler, Çanakkale'de yatan her bir şehidin kanıyla sulanmış toprakların, bugün üzerlerinde özgürce yürüdüğümüz bu vatanın nasıl bir bedelle kazanıldığını en çarpıcı şekilde anlatır. Orada, metrekareye binlerce merminin düştüğü siperlerde, Mehmetçiğin nasıl bir iman gücüyle, nasıl bir azimle düşmana karşı durduğunu iliklerimize kadar hissettik.

Yahya Çavuş'un Destanı: Bir Nesil İçin İlham Kaynağı

Çanakkale'ye dair dinlediğimiz sayısız kahramanlık hikayesinden biri, zihinlerimizde ve kalplerimizde derin izler bıraktı: Yahya Çavuş'un destanı.

Seddülbahir Cephesi'nde, İngilizlerin ve Fransızların gemilerden açtığı yoğun top ateşi altında, Türk askerleri akıl almaz bir direniş gösteriyordu. Cephenin en sıcak noktalarından birinde, Yahya Çavuş'un birliği şiddetli saldırılar altında büyük kayıplar vermişti. Birliğinin neredeyse tamamı şehit düşmüş, Yahya Çavuş ise ağır yaralı olmasına rağmen tek başına siperde kalmıştı. Etrafındaki tüm arkadaşlarını kaybetmiş olmasına rağmen, elindeki son mermisine kadar direnmeye, vatanın bir karış toprağını bile düşmana teslim etmemeye yemin etmişti. Düşman askerleri siperine adım adım yaklaştığında bile, tükenmiş gücüne rağmen pes etmedi. Tam tersine, elindeki son bombayla kendisini onlara doğru atmaktan çekinmedi. Bu inanılmaz cesaret, bu vatan aşkıyla yoğrulmuş fedakârlık, düşman askerlerini bile hayran bırakmıştı. Bir avuç askeriyle koca bir orduya karşı koyan Yahya Çavuş ve onun gibi isimsiz kahramanlar, düşmana geçit vermeyerek "Çanakkale Geçilmez!" sözünü tarihe altın harflerle yazdırdı. Onun bu eşsiz fedakarlığı, Çanakkale ruhunun en somut örneklerinden sadece biriydi. Bu sadece bir hikaye değil, biz gençlere bırakılan en büyük miras, en kutsal emanettir.

Bu hikaye bize gösterdi ki, imanın ve azmin birleştiği yerde, imkansız diye bir şey yoktur. Yahya Çavuş'un ve onun gibi nice şehidin hikayeleri, biz gençlerin sadece geçmişi değil, geleceği de şekillendirecek güce sahip olduğumuzu hatırlatıyor. Onların azmi, bizim için bir yol gösterici olmalı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurmuştur: "Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa dahi dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü ileri derecedeki itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister." (Buhari, Müslim). Bu hadis-i şerif, şehitlerimizin makamını ve gösterdikleri fedakarlığın ne denli yüce olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Onların vatan için canlarını feda etmelerinin ardındaki manevi gücü ve ahiretteki karşılığını en güzel şekilde ifade ediyor.

Çanakkale Ruhu: Yarınlara Bir Meşale

Çanakkale ruhu, sadece bir tarih dersi değil; vatan sevgisi, fedakârlık, cesaret, birlik ve beraberlik demektir. Bu ruh, sadece geçmişte kalmış bir anı değil, bugünümüzü ve geleceğimizi şekillendirmesi gereken sönmez bir meşaledir. Gençler olarak, bu meşaleyi devralmak, Çanakkale'de verilen o kutlu mücadeleyi tüm benliğimizle anlamak ve gelecek nesillere aktararak yaşatmak bizim en kutsal görevimizdir.

Bu ziyaretle bir kez daha derinden anladık ki, bu aziz vatan kolay kazanılmadı, bize altın tepside sunulmadı. Uğruna kanların döküldüğü, canların feda edildiği bu topraklara layık olmak zorundayız. Bizlere düşen, bu vatanın kıymetini bilmek, onu korumak ve yüceltmek için durmadan, yorulmadan çalışmaktır. Yüce bir ahlakla donanarak; ülkemizi her alanda daha ileriye taşımak için gayret göstermeliyiz. Kendi alanlarımızda en iyi olmak için çabalamalı, yeniliklere açık olmalı ve ülkemizin kalkınmasına katkıda bulunmalıyız. Unutmayalım ki, Çanakkale ruhunu içimizde yaşattığımız sürece, karşımıza çıkan hiçbir zorluk bizi yıldıramaz, hiçbir engel bizi durduramaz.

Yazımı, büyük şair Necip Fazıl Kısakürek'in o güçlü mısralarıyla bitirmek istiyorum:

Kim var diye seslensem,
Kimse gelmez biliyorum.
Vatan diye çığlık atsam,
Hepiniz koşarsınız.

Çanakkale'de atılan o "Vatan!" çığlığı, asırlar geçse de yankılanmaya devam edecek. Biz, bu çığlığın bir parçası olmaya, vatanımıza layık evlatlar olmaya, üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye ant içmeliyiz. Bu kutlu sefere çıkan her bir yüreğin, Çanakkale'nin eşsiz ruhunu sonsuza dek yaşatacağına inancım tamdır. Bu topraklara olan borcumuzu ancak çalışarak, üreterek ve vatanımızı her alanda yücelterek ödeyebiliriz.


Mehmet Sönercan – 30.07.2025

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve radikalgazete.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.