Sûfînin Gözüyle Manevî Dönüşüm Üzerine
İnsan, sadece doğan ve ölen bir varlık değildir. O, her gün yeniden doğabilen, her gün başka bir hâle evrilebilen bir sır taşıyıcısıdır. Tasavvuf ehline göre bu dönüşüm, yani manevî aşılanma, üç temel etkileyiciyle gerçekleşir: Zaman, Mekân ve İnsan.
Sûfînin nazarında insan, kendi kendine kemale eremez. Çünkü her yolculukta yol kadar, yolun geçtiği zaman; konduğu mekân ve karşılaşılan yol arkadaşı da önemlidir.
Gerçek dönüşüm, yani insanın “aşılanması” — öğrenmesi, değişmesi, yenilenmesi — ancak bu üç unsur bir araya geldiğinde mümkün olur.
Zamanın Doğru Anında...
Her şey zamanla başlar. Ama sadece zamanın geçmesi değil, zamanın doğru bir anı vardır. Sûfî buna “dem” der.
Bir söz vardır ya: “Her söz vaktini bekler.” Aşı, vaktinde yapılırsa fayda verir. Gönül de hakikatin tohumunu doğru vakitte kabul eder. Erkense anlamaz, geçse kaçırır.
Doğru Mekânda...
İnsan, kalabalıkların içinde de olabilir, yalnızlığın ortasında da... Ama hakikatle temas kurabildiği yer, mekândır. Dervişin kalbi dergâhtır, âşığın gönlü Kâbedir. Mekân sadece taş değil, anlam yüklü bir atmosfere dönüşür. Hakikate açık bir mekânda, söz daha derin düşer, bakış daha çok iz bırakır.
Ve Doğru İnsanla...
Bazen bir insanla karşılaşırsın; sanki içini okur. Yıllardır beklediğin cümleyi bir anda söyler.
O bir dost, bir mürşid, bir garip olabilir.
Ama söz doğru ağızdan çıktığında ve kalbin hazır olduğunda, bu bir “aşı”ya dönüşür. O kişi Hak’tan sana bir postacıdır.
Üç Kapı Aynı Anda Açılırsa
Sufi geleneğinde insanın değişimi bir anlık parıltıyla değil, iç içe geçmiş üç büyük kapının aynı anda açılmasıyla mümkün olur: Zaman, Mekân, İnsan. Bu üçü, biri eksikse tamamlanmayan bir sır gibidir. Manevi yolculuk, bu denklem çözüldüğünde başlar.
Mevlânâ şöyle der:
“Her şey vaktini bekler. Ne gül vaktinden önce açar, ne güneş vaktinden önce doğar.”
Zaman doğruysa,
Mekân uygunsa,
Ve insan kalbine dokunuyorsa:
İşte o anda “aşılama” başlar.
Ve insan, o an birdenbire başka biri olur.
Gözleri aynı görse de, artık başka görür.
Dili aynı sözleri söylese de, artık başka anlamlar taşır.
O, artık eski “ben” değildir. İçine bir hakikat dokunmuştur.
Tasavvufun Mayası
Tasavvufun mayası budur:
Zamanı, mekânı ve insanı buluşturmak.
Bu üçlü birleştiğinde insan artık sadece yaşayan biri değil, yaşadığını bilen biri olur.
Ey insan,
Sen de kendi kalbini hazır et.
Vakit geldiğinde tanıyabilesin diye...
Doğru insanı kaçırmayasın diye...
Bulunduğun yer, seni sende aşılasın diye...